Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 537

evet, şu a’sar-ı tavîlede, şu müsademat-ı azîme içinde
hakaikını muhafaza, belki daha ziyade inkişafa
(HaşİYe)
ge-
tirdiğinden gösterir ki, resul-i ekrem’in (
AsM
) mesleği
hiçbir vakit mahvolmayan hak üzerine müessestir.
Şu nükte ve noktaları bildikten sonra, geniş ve muha-
kemeli ve müdakkik bir zihinle dinle ki:
Muhammed-i Haşimî (
AsM
) ümmiyeti ve adem-i kuv-
vet-i zahiriyesi ve adem-i hâkimiyeti ve adem-i meyl-i sal-
tanat ile beraber, gayet hatarlı mevakide kemal-i vüsuk
ile teşebbüs ederek efkâra galebe etmekle, ervaha tahab-
büp ve tabâyie halâvetle tasallut; gayet kesîre ve müste-
mirre ve rasiha ve me’lûfe olan âdât ve ahlâk-ı vahşiyâ-
neyi esasıyla hedmederek, onların yerine ahlâk-ı âliyeyi
gayet metîn bir esas ile lahm ve demlerine karışmış gibi
tesis etmekle beraber, zaviye-i vahşette hamid olan bir
kavimdeki kasavet-i vahşiyeyi ihmad ve hissiyat-ı dakika-
yı tehyiç ve secaya-i âliyeyi ikaz; ve cevher-i insaniyetle-
rini izhar etmekle beraber evc-i medeniyete bir zaman-ı
kasîrde is’at ederek şark ve garpta oturmuş maddî ve
maruz:
tesir altında kalma.
me’lûfe:
alışılmış.
memnu:
yasaklanmış, menedil-
miş, yasak.
men:
yasak etme; önleme.
mesail:
meseleler, problemler.
meslek:
yol, usul, gidiş.
mesturiyet-i nisvan:
kadınların
örtünmesi.
metin:
güçlü, sağlam, dayanıklı.
mevaki:
mevkiler, yerler.
muhakemeli:
akıl yürütüp doğru
netice elde edebilen, tartma de-
ğerlendirme yapabilen.
muhammed-i Haşimî:
Haşimî-
oğullarından olan Hz. Muhammed
(
ASM
).
müdakkik:
inceleyen, araştıran.
müesses:
kurulmuş, tesis edilmiş.
müsademat-ı azîme:
büyük çar-
pışmalar.
müskir:
sarhoş edici.
müstemirre:
süregelen.
nazar:
bakış, görüş açısı.
nükte:
ince ve derin anlam.
rasiha:
sağlam, temeli kuvvetli.
resul-i Ekrem:
çok cömert, kerîm
olan peygamber, Hz. Muhammed
(
ASM
).
riba:
faiz.
riya:
iki yüzlülük.
riya-i mütecessit:
ceset hâline gir-
miş gösterişlilik.
secaya-i âliye:
yüksek, huylar.
suret:
resim.
şark:
doğu.
şehvetâlûd:
şehvetle, nefsin is-
tekleriyle yoğrulmuş.
şeriat:
din.
taaddüd-i zevcat:
birden fazla ka-
dınla evlenebilme.
tabâyi:
huylar, tabiatlar.
tahabbüp:
sevgi gösterme.
tahrim:
haram kılma.
talâk:
boşama, boşanma.
tasallut:
musallat olma.
tehyiç:
coşturma.
tesavir:
tasvirler, resimler.
tesis etmek:
kurmak, meydana
getirmek.
teşebbüs etmek:
bir işi yapmak
için harekete geçmek.
unsuriyet:
ırkçılık
ümmiyet:
okur-yazar olmama.
vücup:
gerekli olma, gerekme.
zaman-ı kasîr:
kısa zaman.
zaviye-i vahşet:
vahşet zaviyesi,
vahşet açısı.
ziyade:
fazla.
zulm-i mütehaccir:
taşlaşmış, ka-
tılaşmış zulüm.
âdât:
âdetler, yapılan işler.
adem-i hâkimiyet:
hükmedici
olmama.
adem-i kuvvet-i zahiriye:
gö-
rünüşte kuvvetli olmama.
adem-i meyl-i saltanat:
salta-
nat, sultan olma arzusunun ol-
mayışı.
ahlâk-ı âliye:
yüksek ahlâk.
ahlâk-ı vahşiyâne:
vahşîce
karekter.
a’sar-ı tavîle:
uzun asırlar.
cevaz:
caiz olma, izin verme.
cevher-i insaniyet:
insan ol-
manın özü, mayası, esası.
dem:
kan.
derece-i tesir:
etki derecesi.
efkâr:
fikirler, düşünceler.
ervah:
ruhlar.
evc-i medeniyet:
medeniye-
tin en üst derecesi.
fikr-i milliyet:
milliyet fikri.
galebe:
yenme, üstün gelme.
garp:
batı.
gayet:
son derece.
hakaik:
hakikatler, gerçekler.
halâvet:
tatlılık, şirinlik.
hamid:
anlayışsız, idraksiz.
haset:
kıskançlık, kıskanma.
haşiye:
dipnot.
haşiyecik:
küçük dipnot.
hatarlı:
tehlikeli.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal ha-
yat, toplum hayatı.
hedmetme:
yıkma, harap et-
me, parçalama.
heves:
istek ve arzular.
hikmet:
yerli yerinde oluş;
belli maksada uygunluk.
hissiyat-ı dakika:
ince düşün-
celer, duygular.
hurmet:
yasaklanma; haram.
ihmad:
söndürme.
inkişaf:
gelişme.
is’ad etmek:
mes’ut etmek.
izhar etmek:
göstermek.
kasavet-i vahşiye:
ürkütücü
cehalet karanlığı.
kemal-i vüsuk:
inanmanın
son derecesi, tam bir itimat.
kesîre:
çok, çok olan.
keşşaf-ı zaman:
zamanın açı-
ğa çıkarması.
lahm:
et.
HaşİYe:
Hatta medeniyet nazarında şeriatın en ziyade tenkide maruz olan
mesaili, keşşaf-ı zaman gösterdi ki, hayat-ı içtimaiyeye en ziyade lâzım o
esaslardır: Meselâ riba, kumar, müskirin hurmeti, talâk, taaddüd-i zevca-
tın cevazı, mesturiyet-i nisvan ve zekâtın vücubu, unsuriyetten gelen fikr-i
milliyeti ve hevesin serbestiyetini red ve men gibi mesail.
suretlerin tahriminde hikmet bir değil. Acaba haset, gurur, riya, şehve-
tâlûd şimdiki beşerin hırçın ruhunda tesavir
(HaşİYeCİK)
denilen küçücük ce-
nazelerin rolünü ve derece-i tesirini yine zaman göstermeyecek midir?
HaşİYeCİK:
Memnû heykel ya bir zulm-i mütehaccir veya bir riya-i mü-
tecessittir.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 537 |
Ş
uaaT
-
ı
m
arifeTü
n
-n
eBî
1...,527,528,529,530,531,532,533,534,535,536 538,539,540,541,542,543,544,545,546,547,...790
Powered by FlippingBook