o
ás
«p
fÉ s
`H s
ôdG o
án
¨r
Ñ°u
üdG p
In
ôp
gÉs
£dG p
ºp
¡p
Hƒo
?o
b p
AGn
ór
jn
ƒo
°S ?/
a n
¢ûn
?n
àr
fG p
ón
?n
dn
h
(HaşİYe)
(1)
p
án
?«/
?n
ër
dG o
A=É n
«°p
V r
ºp
gp
ón
?n
N?/
an
h
(2)
r
ór
æn
àr
an
Q h o
ór
fn
Or
ôn
c Én
¡r
fÉn
îr
ªo
N »/
¡n
J @ r
ór
æn
àr
an
Q r
ór
fn
Or
Qƒo
N Én
gn
OÉn
H r
¿Én
Á/
ón
f
lâkin, onların asl-ı esas-ı mesleği, kulûbun tenviri ve
raptı, yani fazilet-i İslâmiye üzerine sülûk, yani hamiyet-i
İslâmiye ile tehattüm, yani İslâmiyet için hayatta züht ve
ravhı terk, yani ihlâs için terk-i menafi-i şahsî, yani te-
sis-i muhabbet-i umumiyeye teveccüh, yani ittihad-ı İslâ-
miyeye hizmet ve irşat.
m
òp
Än
æ«/
ën
a r
ºp
¡p
àn
er
óp
N?/
a Gƒo
?°n
SÉn
µ`n
Jn
h n
Ú/
µs
à` o
e Gƒo
FÉn
°Sn
G r
ón
b Ék
Ø t
°S n
CÉn
àn
a
(3)
p
Ë/
ón
?r
dG u
»p
?«/
?n
ër
dG Én
¡j '
ôr
î n
e '
‹p
G r
ºp
¡p
ªn
ªp
g n
?j/
ƒr
ën
J o
ój/
Qo
G
Sual:
“daima ittihad-ı İslâm’dan bahsedersin. sen bi-
ze tarif et.”
Cevap:
İki Mekteb-i Musibet Şahadetnamesi isminde-
ki eserimde tarif etmişim; şimdi ileride o kasr-ı muallânın
bir taşını, bir nakşını göstereceğim. İşte, kâbe-i saadeti-
miz olan ittihad-ı münevver-i İslâm’ın Hacerü’l-esved’i
kâbe-i Mükerreme’dir ve dürre-i beyzası ravza-i Mutah-
hara’dır, Mekke-i Mükerreme’si Ceziretü’l-Arab’dır, me-
dine-i medeniyet-i münevveresi tam hürriyet-i şer’iyeyi
tatbik eden devlet-i osmaniyedir.
gayret.
hürriyet-i şer’iye:
dinin öngördü-
ğü, dine uygun olan hürriyet.
ihlâs:
samimiyet, dürüstlük, doğ-
ruluk.
ilâhî:
Allah’la ilgili, Cenab-ı Hakka
dair.
irşat:
doğru yola yöneltme, aydın-
latma.
ittihad-ı islâm:
İslâm birliği, panis-
lamizm.
ittihad-ı islâmiye:
Müslümanların
ortak gayede birleşmeleri.
ittihad-ı münevver-i islâm:
İs-
lâm’ın aydınlık birliği.
kâbe-i mükerreme:
Büyük, yüce,
ulu Kâbe, hürmet ve tazim edilen
Kâbe.
kâbe-i saadet:
mutluluk barınağı,
evi.
kasr-ı muallâ:
yüce saray.
kulûb:
kalbler.
lâkin:
fakat, ama.
mecra:
yol.
medine-i medeniyet-i münevve-
re:
aydınlık medeniyet uygarlık
şehri.
mekke-i mükerreme:
keremli,
aziz, mukaddes Mekke şehri.
mekteb-i musibet:
sıkıntı okulu.
misafirhane:
misafirlerin kaldığı
ev, geçici bekleme yeri.
mübarek:
bereketli, uğurlu.
nakış:
işleme, süs.
nakşolmak.:
işlenmiş olmak.
rabbanî:
terbiye edici, besleyip
büyüten Allah’a ait.
rapt:
bağlama, bağlanma, iliştir-
me.
ravh:
rahatlık.
ravza-i mutahhara:
Peygamber
Efendimizin a.s.m. Medine’deki
mübarek kabr-i şerifleri.
silsile:
bir birini takip eden.
sual:
soru.
sülûk:
belli bir gruba girme, bir yo-
lu takip etme, bir tarikate bağlan-
ma, manevî terakki mertebelerin-
de devam etme.
şahadetname:
diploma.
tarif etmek:
anlatmak.
tatbik etmek:
yerine getirmek,
uygulamak.
tehattüm:
pek lüzumlu olmak.
tenvir:
aydınlatma
terk etme:
bırakma, vazgeçme.
terk-i menafi-i şahsî:
kendine ait
faydalardan vazgeçmek.
tesis-i muhabbet-i umumiye:
umumî sevginin sağlanması.
teveccüh:
yönelmek.
üslûp:
ifade tarzı.
züht:
her türlü zevke karşı koya-
rak kendini ibadete verme, dün-
yadan el etek çekme, dünyaya
değer vermeyip âhireti düşünme.
asl-ı esas-i meslek:
tutulan
yolun özü, aslı.
bahsetmek:
anlatmak.
Ceziretü’l-arab:
Arabistan ya-
rımadası.
devlet-i Osmaniye:
Osmanlı
Devleti.
dürre-i beyza:
parlak inci.
ehl-i hak:
hak ehli, iman, İslâ-
miyet ve hak yolunda olan,
hak mezhepte olan.
evliya:
velîler, ulular, Allah
dostları.
fazilet-i islâmiye:
İslâm dini-
nin güzellikleri.
Hacerü’l-Esved:
Kâbe’de bu-
lunan meşhur siyah taş.
hamiyet-i islâmiye:
İslâmiyeti
müdafaa ve savunma gayreti.
haşiye:
ek, ilâve.
himmet:
yardım, ihsan, lütuf;
HaşİYe:
Şu üslûp, bir silsilenin mübarek hırkalarının parçalarından dikil-
miştir. Yani, Şah-ı nakşibend, İmam-ı rabbanî, Halid ziyaeddin, seyyid
taha, seyyid sıbğatullah ve seyda gibi evliyaya işaret var.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 279 |
m
ünazaraT
1.
Onların temiz kalblerinin göz bebeğinde Rabbanî boya, gönüllerinde de hakikat ışığı nak-
şolmuştur.
2.
İlâhî aşk şarabını içerek kendilerinden geçen ehl-i hak göçüp gitti; şu dünya misafirhanesi
bomboş kaldı.
3.
Ne yazık ki, hizmetlerinde tembellik göstererek, yan gelip yattılar. Şimdi ise, ben himmet-
lerini eski gerçek mecrasına çevirmek istiyorum.