Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 276

“İşte şu âdetimiz
(1)
n
Üp
ôn
°Tn
h Én
¡r
«n
?n
Y o
ôr
gs
ódG n
?n
c
n
G r
ón
b
neden
şu âdet-i müstemirreyi tezyif ediyorsun?”
Cevap:
evvelâ
: İlim azizdir, zelil etmek istemem.
Hem de size göstermek isterim ki, bir kısım ehl-i ilim var-
dır ki; dünyaya tenezzül etmez ve sanat-ı ilmi, medar-ı
maişet etmez. talebe ise, cerrar ve seeleden ayrıdır.
Saniyen
: Vazifelerinde ihmal ile kanaat gösteren ve
maaşlarıyla kanaat edemeyen; harcırahları, ellerini misa-
firlikten çektirmemiş olan bazı memurlara fiilen nasihat
etmek isterim.
Salisen
: Varidat-ı zulmiyeleri kesilmiş olan bazı bü-
yüklere, zulümat-ı zulme sapıp pek geniş açtığı masarifin
kapısının seddine yol gösteriyorum.
Rabian
: Millet içinde seyahat edenler, acaba millet
için mi veyahut keyif için midir? Bir mizan göstermekle,
hile ve hamiyete bir mihenk gösteriyorum.
Sual:
“sen halkın ihsanına mâni oluyorsun. Acaba
bundan sahavetin tezyifi çıkmaz mı.”
Cevap:
İhsan, ihsandır. eğer nev’e olsa veya muhta-
ca ve fakire olsa, sahavet, o vakit tam sahavettir; eğer
millet için olsa, yahut milleti tazammun eden bir ferde ol-
sa, güzeldir. Şayet, muhtaç olmayan şahsa olsa, şahsı
tembel eder, çingeneliğe alıştırır. elhâsıl; millet bâkîdir,
fert fânî.
(2)
o
¬o
?s
ã`n
ªn
àn
j Én
en
h m
¿Én
a o
Or
ôn
Ør
dGn
h ;Én
gs
ón
en
G Én
en
h l
án
«`p
bÉn
H o
ás
?p
ªr
dn
G
âdet-i müstemirre:
devamlı olan
alışkanlıklar.
âdet:
alışkanlık.
aksetmek:
yansımak.
asır:
yüzyıl.
aziz:
yüce.
bâkî:
kalıcı ve devamlı.
cerrar:
dilenci, para toplayan.
ehl-i ilim:
ilim sahipleri.
elhâsıl:
kısacası, netice olarak,
özetle.
evvelâ:
birinci olarak, her şeyden
önce, ilk önce.
fânî:
geçici.
fert:
birey.
fert:
kişi.
fiilen:
fiille, davranış ve hareketle.
hamiyet:
gayret.
harcırah:
yol harcı, yol parası, yol
masrafı için verilen para, yolluk.
hile:
aldatmaya yönelik düzen,
desise.
ihmal:
yerine getirmemek.
ihsan:
bağışlama, ikram etme, lü-
tuf.
ilim:
bilme, bilgi.
kanaat etmek:
yetinmek.
kanaat göstermek.:
yetinmek.
keyif:
arzu, heves, istek.
kuvvet:
güç, kudret.
mâni :
engel.
masarif:
masraflar.
medar-ı maişet:
geçim kaynağı.
mihenk :
ölçü, tartı.
millet:
halk, ulus.
mizan:
ölçü.
muhtaç:
ihtiyacı olan.
nasihat etmek:
öğüt vermek.
nev:
tür, taife.
rabian:
dördüncü olarak.
sahavet:
el açıklığı, cömertlik.
salisen:
üçüncü olarak.
sanat-i ilmi:
ilmindeki ustalık.
saniyen:
ikincisi.
sed:
kapanmak.
seele:
dilenci, dilenerek geçi-
nen.
seyahat:
yolculuk, gezi.
sual:
soru.
şahıs:
kişi, kimse, fert.
talebe:
öğrenci.
tazammun etmek:
içine al-
mak, içermek.
tenezzül etmek:
kendine ay-
kırı düşen bir işi veya durumu
kabul etmek, alçalmak.
tezyif etmek:
küçük görmek,
alay etmek.
tezyif:
küçük görme, alay et-
me.
vakit:
zaman.
varidat-i zulmiye:
zulüm ya-
pılarak elde edilen gelir, ser-
vet.
vazife:
görev.
zelil etmek:
aşağılamak, al-
çak, düşük, hakir görmek.
zulümat-i zulme:
zulüm ka-
ranlığı.
m
ünazaraT
| 276 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1.
Asırlarca böyle devam etti.
2.
Millet kendisine kuvvet veren her şeyle beraber bâkî; fert ise, kendisinin aksettiği şeylerle
beraber fânîdir.
1...,266,267,268,269,270,271,272,273,274,275 277,278,279,280,281,282,283,284,285,286,...790
Powered by FlippingBook