Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 234

Sual:
“Şimdi çok hilâf-ı şeriat şeyler yapılıyor?”
Cevap:
Bence, muhalif-i hakikat-i şeriat olan şeyler,
meşrutiyete dahi muhaliftir, ya günahlarıdır veya ilca-i
zarurettir. Farz ediniz, şu siyaset muhalif olsun, yine te-
lâşa mahal yoktur. zira, Şeriat-ı garranın bin kısmından
bir kısmıdır ki, siyasete taallûk eder. o kısmın ihmaliyle,
şeriat ihmal olunmaz.
evet, imtisal etmemek, inkâr etmek demek değildir.
Hem de, devlet-i osmaniyeye tâbi olan İslâmların on beş
misli İslâmlar, sırf siyaset-i ecanip altındadırlar. onların
dinlerine zarar gelmez; nerede kaldı ki şu hükûmette!..
ki, kendisi İslâm, millet-i hâkimesi İslâm, üssülesas-ı si-
yaseti de şu düsturdur:
“Bu devletin dini, din-i İslâm’dır. Şu esası vikaye et-
mek vazifemizdir. Çünkü, milletimizin mâye-i hayatiyesi-
dir.”
Sual:
“demek, hükûmet bundan sonra da İslâmiyet
ve din için hizmet edecek midir?”
Cevap:
Hay hay. Bazı akılsız dinsizler müstesna olmak
şartıyla, hükûmetin hedef-i maksadı, velev gizli ve uzak
olsa bile, uhuvvet-i imaniye sırrıyla, üç yüz milyonu bir
vücut eden ve nuranî olan İslâmiyet’in silsilesini takviye
ve muhafaza etmektir. zira, nokta-i istinat ve nokta-i is-
timdat yalnız odur. Yağmurun kataratı, nurun lemaatı da-
ğınık ve yayılmış kaldıkça çabuk kurur, çabuk söner.
devlet-i Osmaniye:
Osmanlı Dev-
leti.
din-i islâm:
İslâm dini.
düstur:
kanun, kaide.
esas:
asıl olan, öz.
farz etmek:
kabul etmek, say-
mak.
hay hay:
elbette, şüphesiz.
hedef-i maksat:
ulaşılmak iste-
nen hedef, gaye.
hilâf-ı şeriat:
Şeriata aykırı, Şeriata
ters düşen.
hizmet:
bir uğurda bir işin yapıl-
ması için çalışma.
hükûmet:
devlet.
ihmal:
gereken ilgi ve önemi ge-
rektiği şekilde göstermeme.
ilca-i zaruret:
zaruretin zorlaması.
imtisal etmek:
emre tamamen
uymak, gerekeni yapmak, alınan
emre boyun eğmek.
inkâr etmek:
kabul etmemek,
reddetmek.
islâmiyet:
Müslümanlık.
kataratı:
katreler, damlacıklar.
lemaatı:
parıltılar.
mahal:
yer, durum.
mâye-i hayatiye:
hayatın özü, ya-
şama gücü.
meşrutiyet:
bir hükümdarın baş-
kanlığı altındaki millet meclisi ile
idare edilen devlet sistemi.
millet-i hâkime:
çoğunlukta olan
millet.
muhafaza etmek:
korumak.
muhalif-i hakikat-i şeriat:
İs-
lâmiyet esaslarına aykırı, zıt.
muhalif:
zıt, karşıt.
müstesna:
kaide dışı, kural dı-
şı.
nokta-i istimdat:
yardım dile-
me noktası.
nokta-i istinat:
dayanak nok-
tası.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
nuranî:
nurlu.
sır:
insanın aklının erişemediği
İlâhî hikmet.
sırf:
sadece
siyaset-i ecanip:
yabancıların
uyguladığı, takip ettiği siyaset.
siyaset:
politika.
sual:
soru.
sual:
soru.
Şeriat-ı Garra:
parlak şeriat, İs-
lâm dini.
şeriat:
Allah tarafından pey-
gamber vasıtasıyla bildirilen,
İlâhî emir ve yasaklara daya-
nan hükümlerin hepsi.
taallûk:
ilişiği, ilgisi olma, mü-
nasebet; asılı olma; ait olma.
tâbi:
boyun eğen, bağlı kalan.
takviye:
kuvvetlendirme, sağ-
lamlaştırma, teyit ve tasdik et-
me.
telâş:
endişe, kaygı.
uhuvvet-i imaniye:
imandan
gelen kardeşlik.
üssülesas-i siyaset:
siyasetin
esas kuralı.
vazife:
görev.
velev:
eğer, şayet, her ne ka-
dar, gerçi.
vikaye etmek:
ayakta tut-
mak, korumak, sahip çıkmak.
vücut:
var olma, varlık.
zarar:
ziyan, kayıp, eksiklik.
zira:
çünkü.
m
ünazaraT
| 234 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1...,224,225,226,227,228,229,230,231,232,233 235,236,237,238,239,240,241,242,243,244,...790
Powered by FlippingBook