korkmayız. Biz ölsek de, İslâmiyet sağ kalır. o millet-i
kudsiye sağ olsun.
(1)
l
Öj/
ôn
b m
ä'
G t
? o
µ
n
a
Sual:
“gayrimüslimlerle nasıl müsavi olacağız?”
Cevap:
Müsavat ise, fazilet ve şerefte değildir, hukuk-
tadır. Hukukta ise, şah ve geda birdir. Acaba bir şeriat,
“karıncaya bilerek ayak basmayınız” dese, tazibinden
menetse, nasıl benîâdemin hukukunu ihmal eder? kellâ!
Biz imtisal etmedik. evet, İmam-ı Ali’nin (r.a.) adî bir Ya-
hudî ile muhakemesi ve medar-ı fahriniz olan salâhad-
din-i eyyubî’nin miskin bir Hristiyan ile mürafaası, sizin
şu yanlışınızı tashih eder zannederim.
(HaşİYe)
HaşİYe:
eski said, nur’un parlak hasiyetinden gelen kuvvetli ümit ve tam
teselli ile siyaseti İslâmiyete alet yaparak, hararetle hürriyete çalışırken,
diğer bir hiss-i kablelvuku ile dehşetli ve lâdinî bir istibdad-ı mutlakın gele-
ceğini bir hadis-i şerifin manasından anlayıp, elli sene evvel haber vermiş.
said’in teselli haberlerini o istibdad-ı mutlak, yirmi beş sene bilfiil tekzip
edeceğini hissetmiş ve otuz seneden beri
(2)
p
án
°SÉn
«u
°ùdGn
h p
¿Én
£r
«s
°ûdG n
øp
e $Ép
H o
Pƒo
Yn
G
deyip, siyaseti bırakmış, Yeni said olmuştur.
Başka bir nüshada bu haşiye şu şekildedir:
eski said, parlak bir nurun haysiyetiyle, kuvvetli bir ümitle, tam bir
teselli ile, siyaseti İslâmiyete alet fikriyle, hararetle hürriyete çalışırken,
diğer bir hiss-i kablelvuku ile dehşetli ve dinsizce bir istibdad-ı mutlakın
kırk sekiz sene evvel, bir hadisin manasıyla, geleceğini haber verdiği;
ve bir kumandanın çıkmasını ve said’in teselli haberlerini yirmi senede
bilfiil tekzip edeceğini hissederek, otuz seneden beri
p
án
°SÉn
«°u
ùdGn
h p
¿Én
£r
«s
°ûdG n
øp
e $Ép
H o
Pƒo
Yn
G
deyip, siyaseti bıraktı; Yeni said oldu.
adî:
basit, sıradan.
benîâdem:
âdemoğulları, insanlar.
bilfiil:
bizzat kendi, fiilen.
dehşetli:
korkutucu; ürkütücü.
evvel:
önce.
fazilet:
değer, meziyet, iman ve ir-
fan itibarıyla olan yüksek derece.
gayrimüslim:
Müslüman olma-
yan.
geda:
fakir, kimsesiz, dilenci.
haber:
ilim, malûmat, bilgi.
hadis-i şerif:
Peygamberimizden
aktarılan sözlerin genel adı.
hasiyet:
özellik.
haşiye:
dipnot.
hiss-i kablelvuku:
bir şeyi olma-
dan önce hissetmek; önsezi.
hukuk:
haklar.
hürriyet:
1908 de II. Meşrutiyetin
ilânı ile birlikte gerçekleşen yeni
sistemin halk arasındaki adı.
imtisal etmek:
emre tamamen
uymak, gerekeni yapmak, alınan
emre boyun eğmek.
islâmiyet:
Müslümanlık.
istibdad-ı mutlak:
hiç bir hak ve
hürriyeti tanımayan tam baskı,
tam diktatörlük.
kellâ:
hiç bir zaman, asla, kat’iyen,
kesinlikle.
lâdinî:
din ile ilgili olmayan, din dı-
şı.
mana:
anlam.
medar-ı fahir:
iftihar gurur kayna-
ğı.
menetmek:
yasaklamak.
millet-i kudsiye:
kutsî, mübarek
millet.
miskin:
âciz, beceriksiz; uyuşuk,
tembel.
muhakkak:
şüphesiz, mutlak,
doğru, gerçek.
mukaddeme:
giriş, ilk söz,
başlangıç, önde gelen.
mürafaa:
yüzleşerek muha-
keme olma, karşılıklı olarak
hak iddia etme; duruşma.
müsavat:
eşitlik, aynı hâl ve
derecede olmak.
müsavi:
eşit, denk, birinin öte-
kinden farksız olanı.
siyaset:
politika.
sual:
soru.
şah:
padişah, sultan, hüküm-
dar.
şeref:
manevî büyüklük.
şeriat:
Allah tarafından pey-
gamber vasıtasıyla bildirilen,
İlâhî emir ve yasaklara daya-
nan hükümlerin hepsi.
tashih etmek:
düzeltmek,
yanlışlardan arındırmak.
tazip:
Azap verme, eziyet et-
me, eziyette bulunma.
tekzip etmek:
yalanlamak,
yalan olduğunu söylemek.
teselli:
güzel sözler söyleye-
rek rahatlatma.
teselli:
rahatlatma.
Yahudî:
Hz. Yakup’un oğlu Ya-
huda’ya mensup olanlar, İsrai-
loğulları.
zannetmek:
sanmak.
m
ünazaraT
| 244 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1.
Gelmesi muhakkak olan her şey, uzak da olsa yakındır. (İbniMace, Mukaddeme: 7/46.)
2.
Şeytan ve siyasetin şerrinden Allah’a sığınırım.