milleti mütehakkimedir, âdâtı dahi mütegallibedir. İşte,
size Hindistan bir bürhan ve Mısır yarı bürhandır. Bina-
enaleyh, milletimiz ya üç veya bir buçuk kayıt ile mukay-
yettir. Buna mukabil, bizim gayrimüslimlerin ayaklarında
yalnız bir yalancı kaydımız vardı. ona bedelen çok naz-
larını çektiğimiz gibi, onlar neslen ve serveten ziyadeleş-
tiler; biz, bir nevi hizmetkârlık olan memuriyet ve asker-
lik cihetiyle servet ve nesilce aşağıya yuvarlandık. Bence
onlar eskiden beri hürdüler. zira, fikr-i milliyet hürriyetin
pederidir. Yine esir ekrad ve etrak idi. İşte o yalancı kay-
dı, üç veya on milyonun ayağında açıyoruz; tâ ki, üç ka-
yıt ile mukayyet üç yüz milyon İslâm’ın hürriyetine mey-
dan açılsın.
(HaşİYe 1)
elbette, acilen (
k
Óp
LÉn
Y
) üçü veren,
âcilen (
k
Óp
LBG
) üç yüzü kazanan hasaret etmiyor.
G k
ó s
æ` n
¡o
e G k
QG s
õn
L Ék
ep
QÉ°n
U Ék
Ør
«°n
S p
ás
éo
ër
dG n
øp
e /
¬p
æ«/
ªn
«p
H o
?n
Ór
°S p
’r
G o
òo
N r
CÉn
«°n
Sn
h
/
¬°p
S r
CÉn
Øp
H Ék
? p
dÉn
a p
¿r
ƒs
?dG p
¥p
ôr
°ûo
e x
»p
Hn
ôn
Y m
¢Sn
ôn
a n
?Én
ép
d p
á s
`ju
ô o
ër
dG n
øp
e /
¬p
dÉn
ª°p
ûp
Hn
h
(HaşİYe 2) (1)
Én
æ o
æ«/
JÉn
°ùn
H ¢n
Sn
Qn
ór
fG p
¬p
H i/
òs
dG p
OGn
ór
Ñp
à°r
S p
’r
G ¢n
So
D
ho
Q /
¬°p
Sr
ƒn
bn
h
Sual:
“Heyhat! nasıl hürriyetimiz umum âlem-i İs-
lâm’ın hürriyetinin mukaddimesi ve fecr-i sadıkı olur?”
mayan.
haber:
ilim, malûmat, bilgi.
hasaret:
hasar, zarar, ziyan.
haşiye:
dipnot.
heyhat:
eyvah, yazık, ne yazık.
hizmetkâr:
hizmet yapan kimse,
hizmetçi.
Hüccetüllahi’l-Baliğa:
Risale-i
Nur’da yer alan tevhide dair bir ri-
sâlenin adı.
hür:
serbest, özgür.
hürriyet:
serbestiyet, özgürlük.
islâm:
Müslümanlar.
istibdat:
kanuna ve nizama tâbi
olmayan, keyfî, baskıcı yönetim;
zulüm ve tahakküm.
kayd:
bağ.
kayıt:
bağlama, bağ; sınırlama.
mahv:
yok, etme.
maşaallah:
“Allah’ın istediği olur.
Ne güzel, Allah nazardan sakla-
sın!” manasıyla hayret ve mem-
nunluk anlatır.
mecmua:
tertip ve tanzim edilmiş
şeylerin hepsi, koleksiyon.
mukabil:
karşılık.
mukaddime:
başlangıç.
mukayyet:
bağlı, kayıtlı, sınırlı.
mütegallibe:
haksız olarak ve zor
kullanarak hükmedenler, zorba
takımı.
mütehakkime:
tahakküm edene
yakışır yolda.
naz:
kendini ağıra satma, şımarık-
lık.
nesil:
soy-sop, zürriyet.
nevi:
çeşit, tür.
nur:
Risale-i Nur
peder:
baba, ata.
servet:
varlık, mal, mülk.
sual:
soru.
umum:
bütün, genel.
zira:
çünkü.
ziyade:
pek fazla.
Zülfikar:
Risale-i Nur Külliyatından
bir eser.
acilen:
acele olarak, derhal.
âcilen:
gelecekte, geriye bıra-
kılmış bir zamanda, vakti ge-
lince.
âdâtı:
âdetler, yapılan işler.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İs-
lâm dünyası.
bedelen:
karşılık.
binaenaleyh:
bunun üzerine,
bundan dolayı.
bürhan:
delil.
cihet:
yön.
delil:
şahit, belge, tanık.
ekrad-ı milliyet:
Kürd milli-
yetçiliği.
Ekrad:
Kürdler.
elhamdülillâh:
Allah’a hamd
olsun, hamd Allah’a aittir.
Etrak:
Türkler.
fecr-i sadık:
gerçek aydınlık,
sabaha karşı doğu ufkunda
yayılmaya başlayan beyaz ay-
dınlık.
fıkra:
yazıda bir bahis; parag-
raf; kısa haber; küçük hikâye.
fikr-i milliyet:
milliyet fikri;
Bediüzzaman
Hazretlerinin
kastettiği anlam ittihad-ı İs-
lâmdır.
gayrimüslim:
Müslüman ol-
HaşİYe 1:
elhamdülillâh, şimdi açılmaya başladı.
HaşİYe 2:
Yine bak, maşaallah, hem nurun
zülfikar
ve
Hüccetüllahi’l-
Bâliğa
gibi mecmualarını, hem Yemen, Mısır, Cezayir, Hint, Fas, kaf-
kas, Fars, Arab gibi İslâm milletlerini haber verir gibi şifreli bir fıkradır.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 241 |
m
ünazaraT
1.
İslâm, sağ eliyle delil ve bürhandan yapılmış, bilenmiş keskin bir Hint kılıcını, sol eliyle de
hürriyetten oluşan parlak renkli bir Arab atının dizginini tutarak, bahçelerimizi ezip mah-
veden istibdadın başlarını balta ve yayı ile dağıtacaktır.