Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 232

boşaltılmış ise söndürülmemiş. Hatta, bu iki senedir,
mülkümüzde iki üç defa söndürülmesine teşebbüs edildi.
Fakat, söndürmek isteyenler kendileri söndüler.
(HaşİYe)
Sual:
“sen dedin, ‘Ateş değil’; şimdi ateş nazarıyla
bakıyorsun?”
Cevap:
evet, nur, fenalara nârdır.
Sual:
“o fırkadan ehl-i fazl kısmına ne diyeceğiz?
onlar iyi adamlardır.”
Cevap:
Çok iyiler var ki, iyilik zannıyla fenalık yapı-
yorlar.
Sual:
“nasıl iyilikten fenalık gelir?”
Cevap:
Muhali talep etmek, kendine fenalık etmektir.
Bir dağdan uçmak niyetiyle kendini havalandıran, parça
parça olur. zira, onların istedikleri şey, ya bir hükûmet-i
masumedir. Hâlbuki, şimdi şahs-ı vahit bile masum ola-
maz. nerede kaldı, zerratı günahkârlardan mürekkep bir
hükûmet, tamamıyla masum olsun. demek, nokta-i na-
zar hükûmetin hasenatı seyyiatına tereccühüdür. Yoksa,
seyyiesiz hükûmet muhal-i adîdir. Ben öyle adamlara
anarşist nazarıyla bakıyorum. zira, onlardan birisi, Allah
etmesin, bin sene yaşayacak olsa, âdeta mümkün
hükûmetin hangi suretini görse hülya ile yine razı olma-
yacak, şu hülyanın neticesi olan meylüttahrip ile o sureti
HaşİYe:
said’i yirmi beş sene ezen bir parti, bu zulmü, sönmesiyle tasdik
etti.
âdeta:
sanki.
anarşist:
hiçbir düzen ve otorite
tanımayan, karışıklık ve bozgun-
culuktan yana olan, ondan fayda
uman kimse.
ehl-i fazl:
fazilet sahipleri.
fena:
kötü.
fenalık:
kötülük.
fırka:
grup, parti.
günahkâr:
günah işleyen.
hâlbuki:
oysa ki.
hasenatı:
iyi ameller, iyi işler, ha-
yırlar.
haşiye:
dipnot.
hükûmet-i masume:
kusursuz,
kabahatsiz idare, hükümet.
hükûmet:
devlet.
hülya:
hayal.
masum:
suçsuz, günahsız.
meylü’t-tahrip:
tahrip etme
temayülü, yıkma arzusu.
muhal-i adî:
herkesin anlaya-
bileceği imkânsızlık.
muhal:
imkânsız.
mülk:
sahip olunan, üzerinde
tasarruf hakkı bulunan her
şey.
mümkün:
imkân dâhilinde.
mürekkep:
terkip edilmiş,
oluşmuş, meydana gelmiş.
nâr:
ateş.
nazar:
bakış, görüş, fikir.
nazarıyla:
fikriyle, görüşüyle.
nokta-i nazar:
görüş açısı, ba-
kış açısı; görüş, fikir.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
razı olmak:
hoşnut olmak, ka-
bullenmek.
seyyiat:
seyyieler, fenalıklar,
kötülükler.
seyyie:
kötülük, günah, suç,
fenalık.
sual:
soru.
suret:
biçim, şekil.
şahs-ı vahit:
tek kişi.
talep etmek:
istemek, bekle-
mek, arzulamak.
tasdik etmek:
doğrulamak,
onaylamak.
tereccüh:
üstünlük, üstün gel-
me, galip üstünlük.
teşebbüs etmek:
bir işi yap-
mak için harekete geçme,
başlama, girişme.
zan:
sanma, kesin olarak bil-
meksizin kuvvetli ihtimalle
hükmetme.
zerratı:
moleküller.
zira:
çünkü.
zulüm:
haksızlık, eziyet.
m
ünazaraT
| 232 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1...,222,223,224,225,226,227,228,229,230,231 233,234,235,236,237,238,239,240,241,242,...790
Powered by FlippingBook