Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 186

üçüncüsü
keşmekeştir. Şimdi dört yüz bin cesur mu-
harrip bir kuvve-i cesimeye malik olduğumuz hâlde ihti-
lâf-ı dâhilîden dolayı mahvoluyor.
Şimdi bize üç elmas kılıç lâzımdır; tâ ki üç cevherimi-
zi muhafaza ve üç düşmanımızı mahvetsin.
Birincisi
ittihad-ı millî,
ikincisi
sa’y-i insanî,
üçüncüsü
muhabbet-i millîdir ki; bu ittihatla o kuvve-i cesimeyi hü-
kûmetin eline vermekle, harice sarf ettiğinden kendimizi
müstahak-ı adalet ve ona bedel hükûmetten adalet ve
müterakim hukukumuzu isteyeceğiz.
Altı yüz seneden beri bayrak-ı tevhidi umum âleme
karşı ilân eden ve istibdada şiddet-i itaat ve terk-i âdât-ı
milliye ile ihtiyarlanan bizim şanlı türk pederlerimize
kuvvet ve cesaretimizi peşkeş ve hediye edelim. ona be-
del onların akıl ve marifetinden istifade edeceğiz ve asa-
letimizi de göstereceğiz.
Mâhâsıl,
türkler bizim aklımız, biz de onların kuvveti;
mecmuumuz bir iyi insan oluruz
. Hodserâne yapmaya-
cağız. Bu azmimizle başka unsurlara ders-i ibret verece-
ğiz. İyi evlât böyle olur. Hem de istibdat zamanında bir
batman itaat etmişsek, şimdi bin batman itaat ve ittihat
farzdır. zira şimdi sırf menfaati göreceğiz. Çünkü hükû-
met-i meşruta, hakikî hükûmet-i meşruadır.
el hâs ı l
: İttifakta kuvvet var, ittihatta hayat var, uhuv-
vete saadet var, itaat-i hükûmette selâmet var. Hablü’l-
metin-i ittihada ve şerit-i muhabbete sarılmak zarurîdir.
Said
OK
n
uTuk
| 186 |
Eski said dönEmi EsErlEri
adalet:
her hak sahibine hakkının
tam ve eksiksiz verilmesi, hakka-
niyet, âdillik.
âlem:
dünya.
asalet:
soyluluk, asillik; kendi na-
mına hareket.
azim:
kesin karar.
batman:
yaklaşık sekiz kg.
ağırlığında bir ağırlık ölçüsü.
bayrak-ı tevhid:
tevhid, İslâm bir-
liği bayrağı.
bedel:
karşılık.
cesaret:
cesurluk, yiğitlik, yürekli-
lik.
cevher:
esas, maya, öz.
ders-i ibret:
ibret dersi.
elhâsıl:
sonuç olarak, özetle.
elmas:
çok kıymetli bir mücevher.
evlât:
veletler, çocuklar.
farz:
İslâmiyette kesin olarak ya-
pılması gereken emir.
hablülmetîn-i ittihat:
birlikteliğin
sağlam kopmaz ipi.
hakikî:
gerçek.
harice:
dışarı.
hayat:
yaşayış, yaşama.
hodserâne:
dik başlılıkla, serkeş-
cesine, kimseyi dinlemeden.
hukuk:
haklar.
hükûmet:
yönetim.
hükûmet-i meşrua:
İslâm’a uy-
gun devlet.
hükûmet-i meşruta:
meşrutiyet
hükûmeti.
ihtilâf-ı dâhilî:
iç karışıklık.
ilân etmek:
duyurmak.
istibdat:
baskı, baskıcı yönetim,
kanuna ve nizama tâbi olmayan,
keyfî, baskıcı yönetim; zulüm ve
tahakküm.
istifade etmek:
yararlanmak, fay-
dalanmak.
itaat etmek:
boyun eğmek.
itaat-i hükûmet:
hükûmete bo-
yun eğme, itaat etme.
ittifak:
birleşme, fikir birliği etme.
ittihad-ı millî:
millî birlik.
ittihat:
bir olma, birleşme; aynı fi-
kirde olma, aynı noktada birleş-
me.
keşmekeş:
karışıklık.
kuvve-i cesime:
büyük kuvvet.
kuvvet:
güç, kudret.
lâzım:
gerek.
mâhâsıl:
netice, sonuç.
malik:
sahip.
marifet:
bilgi, bilme, tanıma,
hüner, anlatma, övme, ustalık.
mecmuumuz:
hepimiz.
menfaat:
fayda, kâr.
muhabbet-i millî:
millî mu-
habbet, millî sevgi, kendi mil-
letine duyulan sevgi.
muhafaza:
koruma.
muharrip:
savaşçı.
müstahak-ı adalet:
adaletli
davranılmayı hak etme, adale-
te lâyık olma.
müterakim:
birikmiş.
peder:
baba, ata.
peşkeş:
armağan, bağış.
sırf:
yalnız.
sa’y-i insanî:
insanın çalışma-
sı, gayreti.
saadet:
mutluluk.
sarf etmek:
harcamak, kullan-
mak.
selâmet:
salimlik, eminlik; sı-
kıntı, korku ve endişeden uzak
olma.
şanlı:
ünlü, şerefli.
şerid-i muhabbet:
sevgi ipi.
şiddet-i itaat:
şiddetli boyun
eğme, itaat.
terk-i âdât-ı millî:
millî alış-
kanlıkların bırakılması.
uhuvvet:
kardeşlik.
umum:
bütün, genel.
unsur:
ırk, etnik grup.
zarurî:
mecburî, zorunlu, ister
istemez.
zira:
çünkü.
1...,176,177,178,179,180,181,182,183,184,185 187,188,189,190,191,192,193,194,195,196,...790
Powered by FlippingBook