Lâsiyyema
: Şu memalik-i osmaniye umum enbiya-
nın mahall-i zuhuru ve düvel-i mütemeddine-i salifenin
mehd-i teşekkülü ve şems-i İslâmiyet’in maşrık-ı tulûu ol-
duğundan, insanların fıtratlarında ektikleri bu üç istida-
dat-ı kemal bu hürriyetin yağmuru ile neşvünema bulsa,
herkesin istidadı ve fikr-i münevverinin dal ve budakları,
şecere-i tuba gibi her tarafa açacaktır. Ve Şarkın garba
nispetini, seherin guruba nispeti gibi edecektir–eğer
sûst-i ataletle ve sümûm-i ağraz ile kurutulmazsa.
Dördüncü Hakikat:
Şeriat-ı garra, kelâm-ı ezelîden gel-
diğinden, ebede gidecektir. zira şecere-i meylü’l-istik-
mal-i âlemin dalı olan insandaki meylü’t-terakkinin mah-
sul ve semeresi olan istidadın telâhuk-i efkârla hâsıl olan
netaicinin teşerrüp ve tegaddi ile büyümesi nispetinde,
Şeriat-ı garra aynen maddî zîhayat gibi tevessü ve inti-
bak edeceğinden, ezelden gelip ebede gideceğine bür-
han-ı bâhirdir. Asr-ı saadet olan sadr-ı evvelin hürriyet
ve adalet ve müsavatı bahusus o zamanda delil-i kat’îdir
ki, Şeriat-ı garra müsavatı ve adaleti ve hakikî hürriyeti
cemî revabıt ve levazımatıyla camidir. İmam-ı ömer (
rA
),
İmam-ı Ali (
rA
) ve salâhaddin-i eyyûbî a’sarı bu müddea-
ya delil-i alenîdir. Buna binaen kat’iyen hükmediyorum:
Şimdiye kadar noksaniyetimiz ve tedenniyatımız, sû-i ah-
valimiz dört sebepten gelmiş:
1. Şeriat-ı garranın adem-i müraat-ı ahkâmından,
2. Bazı müdahinlerin keyfemayeşa sû-i tefsirinden,
3. zahirperest âlim-i cahilin veyahut cahil-i âlimin ta-
assubat-ı nâbemahallinden,
n
uTuk
| 178 |
Eski said dönEmi EsErlEri
a’sar:
asırlar, yüzyıllar; dönemler.
adalet:
her hak sahibine hakkının
tam ve eksiksiz verilmesi, hakka-
niyet, âdillik.
adem-i müraat-ı ahkâm:
hüküm-
le müracaat etmeme, başvurma-
ma.
âlim-i cahil:
gerçeği kavrayama-
yan, kuru bilgisi olan ilim adamı.
asr-ı saadet:
Peygamberimiz Hz.
Muhammed’in (
ASM
) peygamber
olarak dünyada bulunduğu devir.
bahusus:
özellikle.
binaen:
.den dolayı, nedeniyle.
bürhan-ı bâhir:
geniş delil.
cahil-i âlim:
ilim sahibi gerçek âli-
mi tanımayan, ilme ve âlime kıy-
met vermeyen.
cami:
kapsamlı.
cemî:
cümle, hep, bütün.
delil-i alenî:
herkesin bildiği açık
delil.
delil-i kat’î:
kesin, şüphesiz delil.
düvel-i mütemeddine-i salife:
geçmişteki medenî devletler.
ebed:
sonsuzluk.
enbiya:
peygamberler.
ezel:
başlangıcı olmayan.
fıtrat:
yaratılış, tabiat, mizaç, huy.
fikr-i münevver:
aydınlık, nurlu fi-
kir.
garb:
batı.
gurup:
güneşin batışı.
hâsıl olmak:
meydana gelmek,
ortaya çıkmak.
hükmetmek:
yargılamak, karar
vermek.
intibak etmek:
uyum sağlamak.
istidadat-ı kemal:
mükemmel ka-
biliyet.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kat’iyen:
kat’î olarak, kesin olarak.
kelâm-ı ezelî:
ezelî söz, varlığına
başlangıç olmayan Allah’ın sözü.
keyfemayeşa:
nasıl isterse, istedi-
ği gibi, gelişi güzel, istediği şekilde.
lâsiyyema:
bilhassa, özellikle.
levazımat:
gerekli olan şeyler.
maddî:
maddeye ait.
mahall-i zuhur:
görülen yer, orta-
ya çıkılan yer.
mahsul:
verim.
maşrık-ı tulû:
doğma tarafı, yeri.
mehd-i teşekkül:
meydana gel-
me beşiği.
memalik-i Osmaniye:
Osmanlı
memleketi.
meylü’t-terakki:
ilerleme meyli,
yükselme isteği, ilerleme arzusu.
müdahin:
dalkavuk, yüze gülen.
müddea:
iddia olunan, iddia edi-
len şey.
müsavat:
eşitlik.
neşvünema:
büyüme ve yetişme,
gelişme.
netaiç:
neticeler, sonuçlar.
nispet:
ilgi, bağ,; oran, kıyas.
nispetinde:
oranında.
noksaniyet:
eksiklik.
revabıt:
rabıtalar, bağlar.
sadr-ı evvel:
öncekiler, ilk ge-
lenler.
seher:
güneşin doğuşu.
semere:
meyve, güzel netice.
sû-i ahval:
durumun kötü ol-
ması.
sû-i tefsir:
kötü yorumlama.
sûst-i atalet:
tembellik tabiatı,
huyu.
sümum-i ağraz:
düşmanlık
zehiri.
şark:
doğu.
şecere-i meylü’l-istikmal-i
âlem:
gelişmeye ve mükem-
melleşmeye yönelmiş olan
kâinat ağacı, kâinat.
şecere-i tuba:
cennetteki
tuba Ağacı.
şems-i islâmiyet:
İslâmiyet
güneşi.
şeriat-ı garra:
parlak şeriat, İs-
lâm dini.
taassubat-ı nâbemahal:
yok-
tan yere, yersiz tutuculuk gös-
teren.
tedenniyat:
geri kalmışlık.
tegaddi:
gıdalanmak, beslen-
mek.
telâhuk-i efkâr:
fikirlerin bir-
biri peşine gelip birleşmesi,
katılaşması, birbirine eklen-
mesi.
teşerrüp:
içmek.
tevessü:
genişleme, yayılma.
zahirperest:
dış görünüşe
önem veren.
zîhayat:
hayat sahibi.