Emirdağ Lâhikası - page 868

intişarı ve geniş fütuhatıyla düflmanlar da dost olmufllar.
Herkesin konuflmak istemesine mukabil, inayet-i İlâhiye
ile sesim de kısılmıfl ki, daha risale-i nur bana ihtiyaç bı-
rakmadığından görüflüp konuflamıyorum.
Beni altı vilâyetten davet etmeleri üzerine giderken
önümüze gelen ve risale-i nur’un ve mesleğimin haki-
katini anlayan dost memurlar, emirdağ’ında istirahat et-
memi ve flimdilik emirdağ’ında kalmamı hükûmetin rica
ettiğini bildirdiler. zaten görüflmeye ve konuflmaya ta-
hammül edemediğimden, hakkımdaki bu dostâne teklif
ve vaziyet bir inayet oldu ki, beni davet eden çok vilâyet-
lerdeki hakikî kardefllerimin hatırları kırılmasın. Hem ba-
zı vilâyetlere gidip diğer vilâyetlere gidemediğimden ileri
gelen vaziyetimle, yüz binlerle hakikî fedakâr talebelerim
gücenmesinler.
San i yen:
Benim bu seyahatlerimde kat’iyen siyaset-
le alâkamın olmadığına bir delil, kırk seneden beri siya-
seti terk ettiğimden, yalnız ve yalnız kur’ân’ın bu zama-
na tam muvafık bir tefsiri olan risale-i nur küfr-i mutla-
kı kırdığı için anarşistliğe ve tahribatçı cereyanlara karşı
sed çektiği gibi, kur’ân’ın risale-i nur’a verdiği dersinde
bir kanun-i esasî olan
(1)
…'
ôr
No
G n
Qr
Rp
h l
In
Qp
RGn
h o
Qp
õn
J n
’n
h
sırrıyla,
“Asayişe ilişmek, beş cani yüzünden doksan masuma
zulüm etmektir” diye olan uhrevî hizmetimiz vatan,
millet ve asayişe de büyük bir faydası olması cihetiyle,
beni tecessüs eden veyahut da zahmet veren polis ve
inzibatlara da helâl ediyorum. onları asayişin mücahit
alâka:
ilgi, ilişki, yakınlık.
anarşist:
hiç bir düzen ve otorite
tanımayan, karışıklık ve bozgun-
culuktan yana olan.
asayiş:
emniyet; korku ve endi-
şeden uzak olma.
cani:
cinayet işlemiş, kimse.
cereyan:
akım, fikir, sanat veya
siyaset hareketi.
cihet:
yön, sebep, vesile.
delil:
kanıt, tanık, burhan.
dostâne:
dostlukla, dostça.
fedakâr:
kendini veya şahsî men-
faatlerini hiçe sayan, feda eden.
fütuhat:
zaferler, fetihler, galibi-
yetler.
hakikat:
gerçek, doğru.
hakikî:
gerçek.
helâl:
bağışlama, alacağından vaz
geçme.
hizmet:
görev, vazife.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
inayet-i ilahiye:
Allah’ın yardımı.
intişar:
yayınlanma, neşrolma.
inzibat:
askerî polis.
istirahat:
dinlenme, rahatlama.
kanun-i esasî:
ana prensipler,
anayasa.
küfr-i mutlak:
mutlak küfür, hiç
bir imanî hükmü, delili kabul et-
meme, kesin ve tam bir inkar.
masum:
suçsuz, günahsız, saf, te-
miz.
meslek:
gidiş, usul, tarz.
mukabil:
karşılık.
muvafık:
uygun, münasip.
mücahit:
cihat eden, savaşan.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
saniyen:
ikinci olarak.
set:
mani, perde, engel.
sır:
gizlenen gerçek, saklanan bilgi.
tahammül:
katlanma, hoş dav-
ranma.
tahribat:
tahripler, yıkıp bozma-
lar.
talebe:
öğrenci.
tecessüs:
bir insanın bilinme-
sini istemediği bir kusurunu,
ayıbını veya özel durumunu
araştırıp öğrenme arzusu.
tefsir:
Yorum, şerh.
teklif:
öneri.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete
ait.
vaziyet:
durum.
vilayet:
il.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, meşak-
kat.
zulüm:
haksızlık, eziyet, iş-
kence.
1.
Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. (En’am Suresi: 164; İsra Suresi: 15; Fatır
Suresi: 18; Zümer Suresi: 7.)
| 868 | Emirdağ Lâhikası – ıı
1...,858,859,860,861,862,863,864,865,866,867 869,870,871,872,873,874,875,876,877,878,...1032
Powered by FlippingBook