Emirdağ Lâhikası - page 864

risale-i nur’a minnettar olmak lâzımdır. Çünkü, bu der-
si, bu kanunu esasiye-i kur’âniyeyi risale-i nur ders ver-
meseydi, o beş adamın hatası binler adamı da hatakâr
yapardı.
Rab i an:
kat’iyen tahakkuk etmiş ki, risale-i nur ha-
riçten hücum eden küfr-i mutlaka karşı bu milleti ve
âlem-i İslâmiyeti muhafaza edecek kur’ân-ı Hakîmin
mu’cize-i maneviyesinden bir derstir ki, dinsiz feylesof-
lardan hiçbirisi ona karşı mukabele çaresi bulamadılar.
kat’iyen haber aldık ki: Hariçte bazı yerde bir milyon
gençler “Müsalemet-i umumiyeyi temin edecek risale-i
nur’dur” demifller. sulh-i umumî taraftarı Almanya ve
Amerika gibi bazı ecnebîlerin de risale-i nur’u tercüme-
ye başladığını haber aldık.
Hami sen:
eğer resmî adamlar bazı yeni kanunlara
yanlış manalar verip bir iki satırına ilişseler, benim bede-
lime deyiniz ki: “Bir adamın hatasıyla yirmi bin komşusu
cezalandırılır mı, hapsedilir mi? dünyada böyle hükme-
den hiçbir kanun var mı?”
İşte her sahifesi yirmi satır olan beş yüz sahifelik bir ki-
tabın bir satırında bir adama şiddetli tokat vurmuşsa; ev-
velâ, isim muayyen değil, orada mes’uliyet yok. Şâyet ol-
sa da, sansür gibi o satır silinir. o kitabı müsadere et-
mek, on bin adamı hapse sokmak gibi kâinatta iflitilme-
mifl bir kanunsuzluk, bir zulüm olduğu gibi, öteki yirmi
bin satırlar flimdiye kadar yirmi bin adamın imanını kuv-
vetlendirdiği cihetle, yirmi bin hasene ve iyilik olduğun-
dan, elbette o hatayı ve seyyieyi affettirir.
âlem-i islâmiyet:
İslam alemi, İs-
lam dünyası.
bedel:
yerine, adına, namına.
cihet:
yön, sebep, vesile.
ecnebi:
yabancı.
evvelâ:
öncelikle.
feylesof:
felsefe ile uğraşan, filo-
zof.
haber:
bilgi, bilgilendirme.
hamisen:
beşinci olarak, beşincisi,
beşinci derece.
hariç:
dışarı.
hariç:
dışarıda.
hasene:
hayırlı amel, Allah rızasına
uygun iş.
hatakâr:
kabahatli, suç işlemiş.
hüküm:
hakimiyet, hakim olma.
iman:
inanç, itikat.
kâinat:
evren; yaratılmış olan şey-
lerin tamamı, bütün âlemler.
kat’iyen:
hiç bir zaman, asla.
| 864 | Emirdağ Lâhikası – ıı
kur’ân-ı hakîm:
her ayet ve
suresinde sayısız hikmet ve
faydalar bulunan Kur’ân.
küfr-i mutlak:
mutlak küfür,
hiç bir imanî hükmü, delili ka-
bul etmeme, kesin ve tam bir
inkar.
mana:
anlam.
mes’uliyet:
mes’ul olma hali,
sorumluluk.
minnettar:
bir iyiliğe karşı
minnet duyan.
muayyen:
belirli.
mu’cize-i manevîye:
manevi-
yatla ilgili mu’cize.
muhafaza:
koruma.
mukabele:
karşı gelme, karşı
koyma.
müsadere:
toplatma, elden
alma.
müsalemet-i
umumîye:
umumun selâmeti, insanlığın
barışı.
rabian:
dördüncü olarak.
resmî:
devletin olan, devlete
ait, devletle ilgili.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sahife:
sayfa.
sansür:
yayınlanacak bir şeyin
kontrol edilmesi, denetlen-
mesi.
seyyie:
fenalık, kötülük; suç,
günah.
sulh-i umumî:
genel barış,
herkesi ilgilendiren barış,
dünya barışı.
tahakkuk:
gerçekleşme, ke-
sinleşme.
taraftar:
taraflı, bir tarafı des-
tekleyen.
temin:
sağlama.
zulüm:
haksızlık, eziyet, iş-
kence.
1...,854,855,856,857,858,859,860,861,862,863 865,866,867,868,869,870,871,872,873,874,...1032
Powered by FlippingBook