risale-i nur’un satılan nüshalarının beflten birisi risale-i
nur’un hakkı olduğu cihetle, flimdi elli altmıfl talebesine
kâfi sermayesi çıkıyor. Benim (bîçare said’in) içinde hiç-
bir hakkı yoktur. Yalnız risale-i nur’un kıymettar hasiye-
ti ve flakirtlerinin flahs-ı manevîsinin kemal-i sadâkati bu
manevî nur bayramına vesile oldu.
Şimdi bütün talebelerin fevkinde diyerek değil, benim
en yakınımda, hizmetimde olup bir derece tam tarz-ı ha-
reketimi bilenler ve yakından görenler içinde, dört befl
adamı mutlak vekil yapıyorum. Ben ölsem veya hayatta
fluursuz kalsam, nurlara karflı hizmetimin tarzını bilerek
tam yapabilsinler. Şimdilik tahirî, sungur, Ceylân, Hüs-
nü ve bir iki adam daha mutlak vekilim olarak vasiyet
ediyorum. Şimdi risale-i nur’un satılan nüshalarının ser-
mayesi, risale-i nur’un malıdır. said de bir hizmetkârdır.
Hayatta tayınını alabilir. Hatta bugünlerde ölüm bana
çok yakın göründü. Ben de altı vilâyette bulunan elli alt-
mıfl talebeyi iki üç sene nur sermayesinden tayınını ver-
mek kat’î niyet ederken, belki bazılarını bazı mâniler on-
ları talebelik hizmetinden vazgeçirecek diye vazgeçtim.
Şimdi vasiyetimi yazdım.
SaidNursî
HaşİYe:
gavs-ı Azam Şeyh-i geylânî (
rA
) risale-i nur’a ve
müellifine işaret ettiği keramet-i gaybiyesinde bir fıkrada
(1)
Gk
ó«/
©n
°S ¢o
û«/
©n
J
diye maişet hususunda saadetle yaşayacağını ve en
mes’ut olacağını haber vermiş. Hâlbuki biz üstadımızın fakr u
istiğnasını şimdiye kadar zahiren buna muhalif görüyorduk.
fakr u istiğna:
muhtaç durumda
dahi halktan istememe.
fıkra:
parça, mektup, bölüm.
Gavs-ı azam:
en büyük gavs, Ab-
dülkadir-i Geylânî Hazretlerinin
namı.
haber:
bilgi, bilgilendirme.
haşiye:
dipnot.
hizmet:
görev, vazife.
hizmetkâr:
hizmet yapan
kimse, hizmetçi.
husus:
mevzu, konu.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
keramet-i gaybiye:
gaypla il-
gili keramet, istikbal ile alâkalı
keramet.
maişet:
geçim, geçinme.
mâni:
engel, mania, set.
maye:
ana para.
mesut:
saadetli, bahtlı, mutlu.
muhalif:
zıt, aykırı.
müellif:
eser telif eden, kitap
yazan.
niyet:
bir işi yapmayı önceden
düşünme.
Nur:
Risale-i Nur eserleri.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
saadet:
mutluluk.
sermaye:
varlık, servet, biri-
kim.
talebe:
öğrenci.
tayın:
ekmek, erzak, yiyecek.
vasiyet:
bir kimsenin öldük-
ten sonra yapılmasını istediği
şeyler için, sağlığında verdiği
emir ve ısmarlama.
vilayet:
il.
zahiren:
görünüşte.
1.
Sâid olarak yaşarsın.
| 856 | Emirdağ Lâhikası – ıı