Emirdağ Lâhikası - page 846

elbette bu vatan, bu devlete, bu millete bu azîm, faideli
hizmeti netice verecek. Ulûm-i diniye o üniversitede esas
olacak. Çünkü hariçteki kuvvet tahribatı manevîdir,
imansızlıkladır. o manevî tahribata karşı atom bombası,
ancak manevî cihetinde maneviyattan kuvvet alıp o tah-
ribatı durdurabilir.
Madem elli beş sene bu meseleye bütün hayatını sarf
etmiş ve bütün dekaikıyla ve neticeleriyle tetkik etmiş bir
adamın bu meselede reyini almak ve fikrini sormak lâzım
gelirken, Amerika’da, Avrupa’da bu meseleye dair istişa-
reye kendinizi mecbur bildiğinizden, elbette benim de bu
meselede söz söylemeye hakkım var. Hamiyetkâr olan
bütün bir millet namına sizden bekliyoruz.
SaidNursî
ì®í
Œ
3 6 1
œ
(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz,Sıddık,Fedakâr,Halis,MuhlisKardeşlerimve
Hizmet-iKur’âniyedeHakikî,Ciddî,MetanetliArkadaşla-
rım!
size gayet ehemmiyetli bir hâlimi ve dehşetli bir zah-
met, fakat inayet-i İlâhiye ile büyük bir rahmeti tazam-
mun eden zahirî bir hastalığın manevî bir istirahat ve bir
tamam-ı vazifeye bir alâmet olarak bir hastalığımı beyan
ediyorum. Şekva değil, teşekkür ediyorum. Fakat sizden
tahammülüm için dua istiyorum. o hâlet de şudur:
alâmet:
belirti, işaret, iz.
azîm:
büyük.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
beyan:
anlatma, açıklama.
ciddî:
ağırbaşlı, hâlleri sakin olan
kişi.
cihet:
yön.
dair:
alakalı, ilgili.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
dekaik:
incelik ve derinlik.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehemmiyetli:
önemli.
fedakâr:
kendini veya şahsî men-
faatlerini hiçe sayan, feda eden.
gayet:
son derece.
hakikî:
gerçek.
hâlet:
hal, durum.
halis:
her amelini, yalnız Allah rı-
zası için işleyen.
hamiyetkâr:
hamiyetli, onur ve
haysiyet sahibi.
hariç:
dışarıda.
hizmet:
görev, vazife.
hizmet-i kur’âniye:
Kur’an hiz-
meti.
iman:
inanç, itikat.
inayet-i ilahiye:
Allah’ın yardımı.
istirahat:
dinlenme, rahatlama.
istişare:
meşveret etme, bir he-
yetin fikrine müracaat etme.
madem:
değil mi ki.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
maneviyat:
mana alemine ait
olanlar, hisse ve inanca ait
şeyler.
mesele:
konu.
metanet:
metîn olma, daya-
nıklılık; gayret.
muhlis:
ihlaslı, samimî; bir işi
hiç bir karşılık beklemeden sırf
Allah rızası için yapan.
nam:
ad.
rahmet:
Allah’ın kullarını esir-
gemesi, onlara maddî ve ma-
nevî nimetler vermesi.
rey:
oy.
sarf:
harcama.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
şekva:
şikayet.
tahammül:
katlanma, hoş
davranma.
tahribat:
tahripler, yıkıp boz-
malar.
tamam-ı vazife:
görevin bit-
mesi.
tazammun:
ihtiva etme, içine
alma, içinde bulundurma.
tetkik:
dikkatle araştırma, in-
celeme.
ulûm-i diniye:
dinî ilimler.
zahirî:
görünen, görünürdeki,
görünüşteki.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, meşak-
kat.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
| 846 | Emirdağ Lâhikası – ıı
1...,836,837,838,839,840,841,842,843,844,845 847,848,849,850,851,852,853,854,855,856,...1032
Powered by FlippingBook