sonra ben onu birkaç sohbette kurtardım. tam ka-
naati geldi ki, türkler bu millet-i İslâmiyenin kahraman
bir ordusudur.
ey sual soran mebuslar! Şarkta beş milyona yakın
kürd var. Yüz milyona yakın İranlı ve Hintliler var. Yet-
miş milyon Arab var. kırk milyon kafkas var. Acaba bir-
birine komşu, kardeş ve birbirine muhtaç olan bu kar-
deşlere, bu talebenin Van’daki medreseden aldığı ders-i
dinî mi daha lâzım? Veyahut o milletleri karıştıracak ve
ırktaşlarından başka düşünmeyen ve uhuvvet-i İslâmiye-
yi tanımayan, sırf ulûm-i felsefeyi okumak ve İslâmî ilim-
leri nazara almamak olan o merhum talebenin ikinci hâ-
li mi daha iyidir? sizden soruyorum.
İşte bu cevabımdan sonra, an’ane aleyhinde ve her ci-
hetle garplılaşmak fikrini taşıyanlar, kalktılar, imza etti-
ler. İsimlerini söylemeyeceğim. Allah kusurlarını affetsin;
şimdi vefat etmişler.
r
âBiaN
:
Madem reisicumhur gayet mühim mesail-i si-
yasiye içinde Şark üniversitesini en ehemmiyetli bir me-
sele yapıp hatta hârika bir tarzda altmış milyon liranın o
üniversiteye sarfı için bir kanun çıkarmak derecesinde fev-
kalâde bir hizmetle medresenin medar-ı iftiharı ve kendi-
sine büyük bir şeref verdiren bu medrese-i İslâmiyeye, es-
ki hocalık hissiyatıyla başlaması, bütün şark hocalarını
minnettar etmiş. Ve şimdi ortaşarkta sulh-i umumînin
temel taşı ve birinci kalesi olan bu üniversiteyi yine
mesail-i azîme-i siyasiye içinde yeniden nazara alması,
Emirdağ Lâhikası – ıı | 845 |
şeref:
onur, haysiyet.
talebe:
öğrenci.
tarz:
biçim, şekil.
uhuvvet-i islâmiye:
İslâm kardeş-
liği.
ulûm-i felsefe:
felsefî ilimler.
vefat:
ölüm, ölme. (insan hak-
kında.).
aleyh:
karşı, karşıt.
an’ane:
âdet, örf, gelenek, ne-
silden nesile aktarılagelen şey-
ler.
cihet:
yön.
ders-i dinî:
din dersi, dinle ilgili
ders.
ehemmiyetli:
önemli.
fevkalâde:
olağanüstü.
garp:
batı.
gayet:
son derece.
harika:
olağanüstü.
hissiyat:
hisler, duygular.
hizmet:
görev, vazife.
ilim:
bilgi, marifet.
islâmî:
İslâm ile alâkalı, İslam’a
ait.
kanaat:
inanma.
madem:
değil mi ki.
mebus:
milletvekili.
medar-ı iftihar:
iftihar sebebi,
övünme sebebi.
medrese:
eğitim ve öğretim
kurumu.
merhum:
rahmete kavuşmuş,
ölmüş, ölü.
mesail-i siyasiye:
siyasî me-
seleler.
mesele:
konu.
millet-i islâmiye:
İslâm mil-
leti.
minnettar:
bir iyiliğe karşı
minnet duyan.
muhtaç:
gerek duyan.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
nazar:
bakış, dikkat.
rabian:
dördüncü olarak.
reisicumhur:
halkın reisi,
cumhurbaşkanı.
sarf:
harcama.
sual:
soru.
sulh-i umumî:
genel barış,
herkesi ilgilendiren barış,
dünya barışı.
Şark:
Doğu.