kalan paradır– bunda bir sırr-ı azîm var, aynı altın para
gibi mübarektir. Başkasına sarf etmemek lâzımdır. size
bazı kur’ân’ın cüzleriyle birlikte gönderiyoruz ve pekçok
selâm ediyoruz.
(1)
»/
bÉn
Ñr
dGn
ƒo
g »/
bÉn
Ñr
dn
G
Kardeşleriniz
Tahirî,Zübeyir,
Ceylân,Sungur
ì®í
Œ
3 6 8
œ
(2)
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Ankara’ya bu defa geldiğimin mühim bir sebebi, İslâ-
miyete ciddî taraftar dâhiliye Vekili namık gedik’i gör-
mek ve İslâmiyetin kahramanı olan Adnan Beye ve tev-
fik İleri gibi mühim zatlara bir hakikatı söylemektir ki:
Hem demokrata ezan-ı Muhammedî gibi çok kuvvet
vermek ve risale-i nur’un neşrine müsaadesi gibi çok ta-
raftar olmak ve âlem-i İslâm’ı, hatta bir kısım Hristiyan
devletlerini de memnun etmek için, Ayasofya’yı muzah-
rafattan temizleyip ibâdet mahalli yapmaktır. Bu ise, bu
mesele için otuz sene siyaseti terk ettiğim hâlde, bu nok-
ta hatırı için namık gedik’i görmek istedim ve geldim.
Adnan Bey, namık gedik ve tevfik İleri gibi zatların ha-
tırı için başka yere gitmedim.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
ciddî:
gerçek olarak, hakika-
ten.
cüz:
Kur’ân’ın bölündüğü otuz
kısımdan her biri.
defa:
kere, kez, yol.
ezan-ı muhammedî:
Hz. Mu-
hammed’in tebliğ ettiği dinin
ezanı.
hakikat:
gerçek, doğru.
mahalli:
yer, mekân.
mesele:
konu.
mübarek:
feyizli, bereketli.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
müsaade:
izin.
müzahrefat:
süprüntüler, pis-
likler, çöpler.
neşir:
yayım, yayın.
nokta:
hâl, durum.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sarf:
harcama.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
sırr-ı azîm:
büyük sır.
taraftar:
benimseyen, isteyen.
zat:
şahsiyet.
1.
Bâkî olan ancak Allah'tır.
2.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
| 860 | Emirdağ Lâhikası – ıı