Emirdağ Lâhikası - page 708

lâiklik İslâmiyet düşmanlığı mıdır? lâiklik dinsizlik midir?
lâiklik, dinsizliği kendilerine bir din ittihaz edenlerin dine
taarruz hürriyeti midir? lâiklik, din hakikatlerini beyan
edenlerin, imanî dersleri neşredenlerin ağızlarına kilit, el-
lerine kelepçe vuran bir istibdad-ı mutlak düsturu mudur?
lâiklik, bir vicdan ve fikir hürriyeti olduğuna göre, din-
sizler ve din düşmanları, İslâmiyet aleyhinde her çeşit hü-
cumları, taarruzları yapar, anarşik fikirlerini o hürriyet-i
vicdan ve fikir bahanesiyle neşreder de, fakat bir İslâm
âlimi o hürriyet-i fikir düsturuna istinaden bin yıldan beri
İslâmiyetin serdarı olmuş bir millet içinde ve o milletin bin
yıllık an’anesine, kanunlarına ittiba ederek ve yine o mil-
letin saadeti uğrunda, ahlâk ve namusun muhafazası yo-
lunda dinî bir ders beyan etmesi lâikliğe aykırıdır diye suç-
lu gösterilir, devletin nizamlarını dinî inançlara uydurmak
istiyor diye mahkür gösterilir. Biz böyle bir gayr-i müm-
künün, mümkün olmasına ihtimal vermiyoruz. Adaletin
buna müsaade etmeyeceğini şüphesiz biliyoruz.
Hakikat-i hâlde, geçen mahkemelerin beraatler ve-
rerek tamamen iade ettikleri risale-i nur’un 130 par-
çasından bir parçası olan
GençlikRehberi
, vatan ve
milletin saadetinde en birinci vesilelerden birisidir. o
eserleri okuyup, onların dersleriyle sefahet ve dalâletin
girdaplarından kurtulduklarını mahkemelerde söyleyen
yüzler nur talebeleri ve şimdi bizzat o eserlerle vatan ve
millete nafi bir uzuv hâline geldiklerini hayatlariyle ve
adalet:
her hak sahibine hakkının
tam ve eksiksiz verilmesi, hakka-
niyet, âdillik.
aleyh:
ona karşı, onun üzerine.
âlim:
ilim ile uğraşan, ilim adamı.
an’ane:
âdet, örf, gelenek, nesil-
den nesile aktarılagelen şeyler.
anarşi:
her türlü düzen ve otori-
teye karşı koyarak karışıklığı mey-
dana getirme durumu.
bahane:
asıl sebebi gizlemek için
ileri sürülen uydurma sebep.
beraat:
suçsuzluğun sabit olması.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
bizzat:
kendisi, kendi, şahsen.
dalâlet:
dinsizlik, inançsızlık,.
düstur:
kanun, kaide, kural, pren-
sip, esas.
gayr-i mümkün:
mümkün olma-
yan, imkânsız.
girdap:
çok tehlikeli, içinden çıkıl-
ması zor hâl.
hakikat:
gerçek.
hakikat-ı hâl:
durumun gerçek
yönü, işin aslı.
hürriyet-i fikir:
fikir ve düşünce
hürriyeti.
hürriyet-i vicdan:
vicdan hürri-
yeti.
iade:
geri verme.
ihtimal:
belki, olabilir.
imanî:
imana dair olan, imanla il-
| 708 | Emirdağ Lâhikası – ıı
gili.
istibdat-ı mutlak:
hiç bir hak
ve hürriyeti tanımayan tam
baskı, tam diktatörlük.
istinaden:
istinat ederek, da-
yanarak.
ittiba:
tabi olma, uyma, itaat
etme.
ittihaz:
edinme, kabul etme.
kelepçe:
tutukluların kaçma-
sını önlemek için bileklerine
takılan demir halka, kelepçe.
lâiklik:
din ve devlet işlerini
birbirinden ayıran, her türlü
inanç sahibine karşı tarafsız
olarak din ve vicdan hürriye-
tini sağlayan sistem, lâisizm.
mahkur:
hakir, aşağılık.
muhafaza:
koruma, saklama,
hıfzetme.
müsaade:
izin.
nafi:
faydalı.
namus:
edep, hayâ, ahlâk,
doğruluk gibi faziletlerin so-
nucu olan ve yüksek değer ta-
şıyan haslet.
neşir:
kitap basma, çıkarma;
herkese duyurma, yayma.
nizam:
devlet tarafından ko-
nulan kaideler, kanunlar.
Nur:
Risale-i Nur.
saadet:
mutluluk.
sefahat:
yasak şeylere, zevk
ve eğlenceye aşırı derecede
düşkünlük.
serdar:
asker başı, baş ku-
mandan, komutan.
taarruz:
saldırma, sataşma,
ilişme.
talebe:
öğrenci.
uzuv:
bir topluluğu, bir bü-
tünü meydana getiren üyeler-
den her biri.
vesile:
bahane, sebep.
vicdan:
din, inanç.
1...,698,699,700,701,702,703,704,705,706,707 709,710,711,712,713,714,715,716,717,718,...1032
Powered by FlippingBook