cemalleri görünen ezelî esma-i Hüsnanın cilveleri ve baş-
ta enbiyalar, evliyalar, asfiyalar olarak bütün ehl-i imanın
imanları ile kâinatın ve mahlûkatın görünen güzellikleri
ve ehl-i imanın imanlarından neş’et eden güzel sözler,
hamdler, şükürler, tevhidler, tehliller, tesbihler, tekbirler
(1)
o
Ö u
«`s
£dG o
ºp
?n
µ`r
dG o
ón
©°r
ün
j p
¬r
«n
dp
G
sırrı ile Arş-ı Azam tarafına gi-
den o kelimat-ı tayyibeleri ve dünyanın üç adet yüzünden
gayet güzel olan esma-i İlâhiyeye âyinelik eden birinci yü-
zündeki hadsiz güzellikler, tayyibeler; ve dünyanın ahiret
tarlası olan ikinci yüzündeki hadsiz hasenatlar, hayırlar ve
manevî meyveler ve güzellikler, tamamıyla ezel-ebed sul-
tanı kadîr-i zülcelâl’e mahsustur diye, nâr ve nur unsuru-
nun bu küllî dili ile bu küllî ubudiyeti Ma’bud-i zülcelâl’e
takdim etmek manasında olarak, Fahr-i kâinat Aleyhis-
salâtü Vesselâm, umum mahlûkat hesabına
! o
äÉn
Ñu
«`s
£dn
G
demiş. Çünkü maddî ve manevî nur unsuru, mazhar ol-
dukları vazifelerinin umumu hem beraber, hem ayrı ayrı
zat-ı Vacibü’l-Vücud’a işaret ve şahadet ettikleri milyar-
lar numuneleri var.
evet, nur ve nâr unsuru toprak, hava ve mâ unsurları
gibi gayet kat’î ve bedihî ve zarurî bir surette o numune-
lerle gösteriyor ki, bütün esbap yalnız bir perdedir. Bü-
tün icatlar ve tesirler zat-ı kadîr-i zülcelâl’indir. Çünkü
nur, aynen vücut ve hayat gibi, kudret-i İlâhiyenin perde-
siz bizzat mübaşeretine lâyık olmasından, esbab-ı zahirî
hiçbir cihette perde olmadığından, vahidiyet içinde
Emirdağ Lâhikası – ıı | 677 |
hamd:
Allah’a karşı şükran ve
memnuniyetini onu överek bil-
dirme.
hasenat:
iyi ameller, iyi işler, ha-
yırlar.
hikmet:
İlahî gaye, gizli sebep,
fayda.
ihatalı:
kuşatıcı.
kadîr-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük,
haşmet ve kudret sahibi, Allah.
kudret:
Allah’ın bütün varlığı çev-
releyen ezelî kuvveti.
kudret-i ilâhiye:
Allah’ın kudreti,
Allah’ın kudretiyle yaptığı işler, fi-
iller, tasarruflar.
kudsî:
mukaddes, yüce.
küllî:
umumî, genel.
mâ:
su.
ma’bud-i Zülcelâl:
azamet, büyük-
lük sahibi olan Allah.
maddî:
madde ile alâkalı.
mahlûkat:
yaratıklar, Allah tara-
fından yaratılanlar.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
mazhar:
nail olma, şereflenme,
İlahî tecellilerin göründüğü yer
olma.
muhal:
imkansız, olması mümkün
olmayan.
mübaşeret:
bir işe başlama, gi-
rişme, temas.
nâr:
od, ateş.
neşet:
meydana gelme, oluşma,
çıkma.
nur:
aydınlık, parıltı, parlaklık, ziya,
ışık, şule.
sır:
gizli hakikat.
şahadet:
şahit olma, şahitlik, ta-
nıklık.
şuursuz:
idraksiz, bilgisiz.
şükür:
Allah’ın nimetlerine karşı
memnunluk gösterme, gerek dil
ile gerekse hal ile Allah’ı hamd
etme.
takdim:
arz etme, sunma.
tayyibe:
iyi, güzel, hoş.
tehlil:
Allah’tan başka ilâh olma-
dığını ifade etme; lâ ilâhe illâllah
sözünü tekrarlama, lâ ilâhe illâllah
deme.
tetkik:
dikkatle araştırma, ince-
leme.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna
inanma, birleme.
vahidiyet:
Cenab-ı Hakk’ın isim ve
sıfatlarının birliği ve kainatı kuşat-
ması.
Zat-ı Vacibü’l-Vücud:
varlığı mut-
laka gerekli olan zat, Cenab-ı Al-
lah.
ahiret:
öbür dünya, ikinci ha-
yat.
arş-ı azam:
en büyük arş, Al-
lah’ın katı, Cenab-ı Hakkın
kudret ve saltanatının en bü-
yük dairesi.
âyine:
ayna, mirat.
bedihî:
delil ve ispata muhtaç
olamayacak derecede açık ve
ortada olan.
camit:
ruhsuz, cansız madde.
cemal:
güzellik, Cenab-ı
Hakk’ın lütuf ve ihsanı ile te-
cellisi.
ebed:
sonu olmayan gelecek
zaman, sonsuzluk, daimîlik.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
enbiya:
nebiler, peygamber-
ler.
esbab-ı zahirî:
görünürdeki
sebepler.
Esma-i hüsna:
Allah’ın adları,
Allah’ın doksan dokuz güzel
ismi.
esma-i ilâhiye:
Allah’ın isim-
leri.
evliya:
veliler, Allah dostları.
ezel:
başlangıcı olmayan geç-
miş zaman, öncesizlik.
ezelî:
ezel ile ilgili, öncesiz,
başlangıçsız.
Fahr-i kâinat:
kâinatın
övüncü, kâinatın kendisiyle
övündüğü zat olan Peygam-
berimiz (asm).
1.
Bütün güzel sözler Ona yükselir. (Fâtır Suresi: 10.)