mahlûkatın hakikî kıymetleri ve kemalâtları onun risale-
tiyle tezahür etmesine mukabil, bütün mahlûkat manen
(1)
t
»p
Ñs
fGÉn
¡ t
`jn
G n
?r
«n
?n
Y o
?n
Ó°s
ùdn
G
bu mezkûr hakikatin lisanıyla der-
ler.
Ve ümmet mabeyninde şeair-i İslâmiyeden olan birbi-
rine
(2)
r
ºo
µ`r
«n
?n
Y o
?n
Ós
°ùdn
G
demeleri sünnet olması, bu büyük ha-
kikatin şuaı olmasındandır.
(3)
»/
bÉn
Ñr
dGn
ƒo
g »/
bÉn
Ñr
dn
G
SaidNursî
ì@í
Œ
3 0 4
œ
(4)
o
¬n
fÉn
ër
Ñ°o
S /
¬p
ªr
°SÉp
H
(5)
Ék
ªp
FGn
O Gk
ón
HG o
¬o
JÉn
cn
ôn
Hn
h $G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ
r
«`n
?`n
Y o
?n
Ó°s
ùdn
G
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Ev ve l en:
seksen sene bir manevî ömr-i bâkî kazan-
dıran şuhur-i selâsenizi ve mübarek kudsî gecelerinizi ve
leyle-i regaibinizi ve leyle-i Miracınızı ve leyle-i Beratı-
nızı ve leyle-i kadrinizi ruhucanımızla tebrik ve her bir
nurcunun manevî kazançları ve duaları umum kardeşleri
hakkında makbuliyetini rahmet-i İlâhiyeden rica ve hiz-
met-i nuriyede muvaffakıyetinizi tebrik ederiz.
San i yen :
tesemmüm vesilesiyle nisyan-ı mutlak
hastalığının musibeti, benim hakkımda bir nimet ve
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
evvelen:
evvelâ, birinci, ilk olarak.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikî:
gerçek.
hizmet-i Nuriye:
Nur hizmeti, Ri-
sâle-i Nur için çalışma.
kemalât:
kemaller, olgunluklar,
mükemmellikler.
kıymet:
değer.
kudsî:
mukaddes, yüce.
Leyle-i Berat:
Berat Gecesi, Şaban
ayının 15. gecesi.
Leyle-i kadir:
Kadir Gecesi, Kur’ân-
ı Kerîm’in dünya semasına nazil
olduğu gece, ramazanın 27. ge-
cesi.
Leyle-i miraç:
Miraç Gecesi, Hz.
Muhammed’in Miraca çıktığı gece,
recep ayının 27. gecesi.
Leyle-i regaip:
Regaip Gecesi, re-
cep ayının ilk cuma gecesi.
lisan:
dil.
mabeyn:
ara, münasebet, ilişki.
mahlûkat:
yaratıklar, Allah tara-
fından yaratılanlar.
makbuliyet:
makbullük, beğenil-
mişlik, geçerlilik.
manen:
mana bakımından, ma-
naca.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
mezkûr:
zikredilen, adı geçen, anı-
lan.
mukabil:
karşılık.
musibet:
felaket, bela.
muvaffakıyet:
başarma, başarılı
olma.
mübarek:
hayırlı, mutlu, kutlu,
uğurlu.
nimet:
iyilik, lütuf, ihsan, bağış.
nisyan-ı mutlak:
mutlak nisyan;
tam unutulma, karanlığa, yokluğa,
hiçliğe mahkûm olma.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine ta-
raftar olan, Risale-i Nur’ları okuyup
neşreden kimse.
ömr-i bâkî:
daimî, kalıcı hayat.
rahmet-i ilâhîye:
Allah’ın sonsuz
rahmeti, İlâhî rahmet.
risalet:
elçilik, İlahî ilhamların
kalbe gelmesi ve tebliğ edilmesi.
ruhucan:
candan, gönülden.
saniyen:
ikinci olarak.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
sünnet:
farz ibadetler dışında,
Hz. Muhammed’in (asm) yap-
mayı âdet edindiği ibadetler.
şeair-i islâmiye:
İslâm’a ait
işaretler, İslâm’a sembol ol-
muş iş ve ibadetler.
şua:
ışın, bir ışık kaynağından
uzanan ışık telleri.
şuhur-i selâse:
Üç Aylar; Re-
cep, Şaban ve Ramazan.
tesemmüm:
zehirlenme.
tezahür:
görünme, belirme,
ortaya çıkma.
umum:
bütün.
ümmet:
Müslümanların ta-
mamı; bütün Müslümanlar.
vesile:
bahane, sebep.
1.
Selâm üzerine olsun ey Peygamber!
2.
Allah’ın selâmı üzerinize olsun.
3.
Bâkî olan ancak Allah’tır.
4.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
5.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı ebedî olarak daima üzerinize olsun.
| 682 | Emirdağ Lâhikası – ıı