Emirdağ Lâhikası - page 679

İkincicüz’îveküçücükbirnumunesi:
elektriktir. Bir
adam, elektrik lâmbasının acip vaziyetini tetkik etmiş. Ba-
kıyor ki, yüzer düğmelerdeki ve merkezlerdeki ve demir
ve ip tellerdeki zerreler ve maddeler camit, şuursuz, ha-
reketsiz oldukları hâlde, yalnız gayet cüz’î bir temas neti-
cesinde, on kilometre yeri dolduran karanlık derhal gider
ve yerini yarım saniyede dolduran bir nur vücuda gelir.
Bu gözle görünen karanlığın birden kaybolması ve yine
gözle görünen o zulmet kadar nurun vücuda gelmesi el-
bette bir hayal değil.
Ya o temas eden camit, fluursuz zerreler, hadsiz bir
kuvveti ve bir nuru kendilerinde taflımakla beraber, bir-
den yüz kilometre yerlere elini uzatıp, karanlığı süpürüp,
temizleyip nurları dolduracak. Bu ise bütün fleytanlar ve
dinsizler, maddiyyunlar toplansalar, bunu bir sofestaîye
de kabul ettiremezler.
(HaşİYe)
Emirdağ Lâhikası – ıı | 679 |
mu’cize-i kudret-i ilâhiye:
Al-
lah’ın kudretinin olağanüstü olayı.
namus:
kaide, kural, kanun.
nur:
aydınlık, parıltı, parlaklık, ziya,
ışık, şule.
serseri:
başıbozuk.
sofestaî:
Allah’ı kabul etmemek
için kâinatı ve kendi varlığını da
inkâr eden.
şuursuz:
idraksiz, bilgisiz.
tabiat:
kâinattaki kanunların
tümü.
tenvir:
aydınlatma.
tesadüf:
rast gelelik.
ünvan:
ad, isim, nam.
vücuda gelme:
meydana gelme,
var olma.
zerre:
en küçük parça, molekül,
atom.
zulmet:
karanlık.
HaşİYe:
Yalnız aldatmak için bazı derin ve ehemmiyetli hakikatlere bir
isim takıp, güya o hakikat anlaşılmış gibi adîleştiriyorlar. Meselâ, “Bu
elektrik kuvveti imiş” deyip, o ince ve derin hakikati ehemmiyetsiz ya-
pıp adî gösteriyorlar. Hâlbuki, kudretin o mu’cizesinin hikmetleri iki sa-
hife ile ancak ifade edildiği hâlde, birtek isim takmakla, o hakikati ve o
küllî hikmeti gizleyip, gayet küçük ve basit bir perdesini yerine ikame
ederek, o mu’cizeli eseri, kör kuvvete ve serseri tesadüfe ve mevhum
tabiata isnat edip, ebu Cehil’den daha eçhel bir dereceye düşüyorlar.
İşte, irade-i İlâhiyenin namuslarının ünvanları olan âdetullah kanun-
larının birisine beşer, aczinden mahiyetini bilemediği o kanunun mahi-
yetine “elektrik” namını verip, tenvirdeki harika mu’cize-i kudreti
adîleştirmekle ve malûm bir şeymiş gibi “elektrik kuvveti” diye bir isim
takmakla, bunun gibi çok harikulâde mu’cizat-ı kudret-i İlâhiyeyi cahilâ-
ne adîleştiriyorlar.
acz:
güçsüzlük.
âdetullah:
Allah’ın koyduğu
kanunlar, kaideler.
adî:
bayağı, basit.
adîleştirme:
basitleştirme.
beşer:
insan, insanoğlu.
cahilâne:
bilgisizce.
camit:
ruhsuz, cansız madde.
cüz’î:
küçük, az.
echel:
çok cahil; kara cahil.
gayet:
oldukça.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakikat:
gerçek; doğru.
hikmet:
gaye, maksat, fayda.
ikame etme:
yerine koyma.
irade-i ilâhiye:
Allah'ın kudreti
ve dilemesi.
isnat etme:
dayandırma.
kudret:
güç, kuvvet.
kuvvet:
kanun.
küllî:
geniş, büyük ve bütün.
maddiyyun:
maddenin ezelî
ve ebedî olduğuna, sonradan
yaratılmamış bulunduğuna
inananlar, maddeye bağlı ka-
lanlar, maddeciler, materya-
listler.
mahiyet:
asıl maksat, gaye.
malûm:
bilinen.
mevhum:
hezeyan eseri olan;
saçma sapan; gerçekte olma-
dığı halde öyle sanılan.
mu’cize:
olağanüstü olay, du-
rum.
mu’cize-i kudret:
[Allah’a ait]
kudretin olağanüstü olayı.
1...,669,670,671,672,673,674,675,676,677,678 680,681,682,683,684,685,686,687,688,689,...1032
Powered by FlippingBook