p
ás
«p
FÉn
Hho
Qr
hn
’r
G p
ás
«p
fn
ón
ªr
dGn
h p
ás
«p
fÉn
ªr
ão
©r
dG p
án
ju
ôo
ër
dG p
?p
òn
g u
?n
M »/
a o
?ƒo
?n
JÉn
e
said cevaben demiş:
Ék
er
ƒn
j o
óp
?n
àn
°ùn
a p
ás
«p
FÉn
Hho
Qr
hn
G m
án
dr
hn
óp
H l
án
?p
eÉn
M n
ás
«p
fÉn
ªr
ão
©r
dG s
¿p
G
Én
e Ék
er
ƒn
j o
óp
?n
àn
°ùn
a p
ás
«p
en
Ór
°Sp
’r
Ép
H l
án
?p
en
ÉM Én
Hho
Qr
hn
’r
Gn
h Én
e
Yani, “osmanlı hükûmetindeki hürriyete ne diyorsun
ve Avrupa hakkında fikrin nedir?”
o vakit eski said demiş: “
OsmanlıhükûmetiAvrupa
ilehamiledir;Avrupagibibirhükûmetidoğuracak.Avru-
padaİslâmiyetehamiledir;odabirİslâmdevletidoğura-
cak
” Şeyh Bahid’e söylemiş.
o allâme zat demiş: “Ben de tasdik ediyorum.” Bera-
berinde gelen hocalara dedi: “Ben bununla münazara
edip galebe edemem.”
Birinci tevellüdü gözümüzle gördük. Bir çeyrek asır Av-
rupa’dan daha dinden uzak...
İkinci tevellüt de inşaallah yirmi otuz sene sonra çıka-
cak. Çok emarelerle, hem şarkta, hem garpta Avrupa
içinde bir İslâm devleti çıkacak.
Üçüncühakikat:
Hem eski said, hem Yeni said, hem
maddî, hem manevî büyük bir hâdise osmanlı memle-
ketinde büyük ve dehşetli ve tahribatçı bir zelzele-i beşe-
riye osmanlı memleketinde olacak diye, hiss-i kablelvu-
ku ile eski said mükerrer ve musırrâne haber veriyordu.
Hâlbuki o his ile nur meselesinin aksi ile gayet genifl
Emirdağ Lâhikası – ıı | 671 |
Asya.
tahribat:
tahripler, yıkıp bozma-
lar.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
tevellüt:
doğma, doğum.
zat:
kişi, şahıs, fert.
aksi:
ters, zıt.
allâme:
ilmî seviyesi çok yük-
sek olan âlim.
asr:
yüzyıl, asır.
cevaben:
cevap olarak, karşı-
lık şeklinde.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
galebe:
galip gelme, üstünlük.
garp:
ülkemize göre Avrupa.
gayet:
son derece.
hâdise:
olay.
hakikat:
gerçek, asıl, esas.
hiss-i kablelvuku:
bir şeyi vu-
kuundan önce hissetme, bir
hadisenin gerçekleşmesinden
önce kalbe doğması.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
maddî:
madde ile alakalı, cis-
manî.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
mesele:
konu.
musırrâne:
ısrar ve inatla, ıs-
rarlı bir şekilde.
mükerrer:
tekrarlanmış, tek-
rar olunmuş.
münazara:
bir konu üzerinde
belli kurallara uyularak yapı-
lan tartışma.
Nur:
Risale-i Nur.
şark:
Avrupa’ya nispeten
