konuşmayacağım. Şu tarafa dönüyorum; müstakbeldeki
insanlarla konuşacağım:
ey yüzden tâ üç yüz seneden sonraki yüksek asrın ar-
kasında gizlenmiş, sakitâne benim sözümü dinleyen ve
bir nazar-ı hafiyy-i gaybî ile beni temaşa eden said, Ham-
za, ömer, osman, Yusuf, Ahmed, v.s. size hitap ediyo-
rum.
tarih denilen mazi derelerinden sizin yüksek istikbali-
nize uzanan telsiz telgrafla sizinle konuşuyorum. ne ya-
payım, acele ettim, kışta geldim. siz inşaallah cennetasa
bir baharda gelirsiniz. Şimdi ekilen nur tohumları zemi-
ninizde çiçek açacaklar. sizden şunu rica ederim ki, ma-
zi kıt’asına geçmek için geldiğiniz vakit mezarıma uğra-
yınız. o çiçeklerin birkaç tanesini, mezartaşı denilen, ke-
miklerimi misafir eden toprağın kapıcısının başına takı-
nız. Yâni, İhtiyar risalesinin on üçüncü ricasında be-
yan ettiği gibi, Medresetüzzehra’nın mekteb-i iptidaîsi ve
Van’ın yekpare taşı olan kalesinin altında bulunan Hor-
hor Medresemin vefat etmesi ve Anadolu’da bütün med-
reselerin kapatılmasıyla vefat etmelerine işaret ederek,
umumunun bir mezar-ı ekberi hükmünde olmasına bir
alâmet olarak, o azametli mezara azametli Van kalesi
mezartaşı olmuş. “ey yüz sene sonra gelenler! Şu kale-
nin başında bir Medrese-i nuriye çiçeğini yapınız. Cis-
men dirilmemiş, fakat ruhen bâkî ve geniş bir heyette
yaşayan Medresetüzzehra’yı cismanî bir surette bina
ediniz” demektir. zaten eski said ekser hayatı o med-
resenin hayaliyle gitmiş ve o matbu risalenin 147’nci
alâmet:
belirti, işaret, iz.
asr:
yüzyıl, asır.
azamet:
büyüklük, ululuk, yüce-
lik.
bâkî:
ebedî, daimî, sonu gelmez,
bitip tükenmez, ölmez, sonsuz.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
cennetâsâ:
Cennet gibi.
cismanî:
maddî ve cisimli olmak.
Cismen:
cisim itibarıyla, cisim ola-
rak, vücutça, bedence.
ekser:
en çok, daha ziyade.
heyet:
bir topluluğu meydana ge-
tiren kişilerin bütünü, komite.
| 668 | Emirdağ Lâhikası – ıı
hitap:
söz söyleme, topluluğa
veya birisine karşı konuşma.
hükmünde:
değerinde, ye-
rinde.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
istikbal:
gelecek.
kıt’a:
arazî, memleket, ülke.
matbu:
tab edilmiş, basılmış.
mazi:
geçmiş zaman.
medrese:
İslâm dünyasında
düzenli öğretim kuruluşu,
mektep.
medrese-i Nuriye:
nur med-
resesi; Risale-i Nur’ların okun-
duğu yerler.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın doğuda (Van) yapılma-
sını idarecilere teklif ettiği, fen
ilimleriyle din ilimlerinin bir-
likte okutulmasını düşündüğü
üniversite.
mekteb-i iptidaî:
ilk mektep,
ilkokul.
mezar:
kabir, ölünün gömül-
düğü yer.
mezar-ı ekber:
çok büyük
mezar.
müstakbel:
gelecek zaman,
istikbal.
nur:
ilim.
risale:
kitap.
ruhen:
ruh bakımından, ruh
yönünden, ruh olarak.
sakite:
susan, ses çıkarmayan,
sükut eden.
suret:
biçim, şekil, tarz.
temaşa:
bakma, bakıp sey-
retme.
umum:
bütün, hepsi.
vefat:
ölme.
yekpare:
tek parçadan mey-
dana gelen, tek parça, bütün,
parçasız, som.
zemin:
yeryüzü.