Emirdağ Lâhikası - page 658

Œ
2 9 8
œ
(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
(2)
Ék
ªp
FGn
O Gk
ón
HG o
¬o
JÉn
cn
ôn
Hn
h $G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µr
«n
?n
Y o
?n
Ós
°ùdn
G
29.11.1951
Eskişehir
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Ev ve l en:
Bütün ruhucanımla hizmet-i kur’âniye ve
imaniyenizi tebrik ediyorum. Bu mektupta bir ince me-
seleyi meşveret suretiyle reyinizi almak için gönderdik.
Münasip midir? değilse ıslâh edersiniz.
Sani yen:
risale-i nur’da ispat edilmiş ki, insanların
ayn-ı zulümleri içinde kader-i İlâhî adalet eder. Yani, in-
sanlar bazı sebeple haksız zulmeder, birisini hapse atar.
Fakat kader-i İlâhî aynı hapiste başka sebebe binaen
adalet ediyor ki, hakiki bir suça binaen o hapisle onu
mahkûm ediyor.
İşte, şimdi bu hakikati gösteren, başıma gelen acip bir
misali şudur: Yirmi sekiz senedir müteaddit vilâyetlerde
ve mahkemelerde benim mes’uliyetime ve mahkûmiyeti-
me ve mahpusiyetim gibi zalimâne işkence ve cezalarına
gösterdikleri sebep, hiçbir emâresini bulmadıkları mev-
hum bir suçum şudur:
diyorlar: “said, dini siyasete alet yapmak ister ve ya-
pıyor.” Hâlbuki bu davalarına otuz senelik musibetli yeni
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
adalet:
her hak sahibine hakkının
tam ve eksiksiz verilmesi, düzenli
ve dengeli oluş.
ayn-ı zulüm:
zulmün tâ kendisi,
her yönüyle zulüm.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
binaen:
-den dolayı, bu sebepten.
dava:
iddia.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
evvelen:
evvelâ, birinci, ilk olarak.
hakikat:
gerçek, doğru.
hakikî:
gerçek.
hizmet-i kur’âniye:
Kur’an hiz-
meti.
ıslah:
iyi duruma getirme, iyileş-
tirme, düzeltme.
ispat:
delil ve şahit göstererek
doğruyu ortaya koyma, doğruyu
delillerle gösterme.
kader-i ilâhî:
İlâhî kader, Allah’ın
kader kanunu.
mahkûm:
hüküm giymiş, hü-
kümlü; mecbur, çaresiz.
mahkûmiyet:
hüküm giyme,
hükümlülük.
mahpusiyet:
tutukluluk hâli.
mesele:
konu.
mes’uliyet:
mes’ul olma hali,
sorumluluk.
meşveret:
müşavere, bir konu
hakkında çeşitli ve ehil şahıs-
lardan fikir alma, danışma.
mevhum:
hakikatte olmayan,
vehim ve hayal ürünü olan.
misal:
benzer, örnek.
musibet:
felaket, bela.
münasip:
uygun.
müteaddit:
çok, bir çok.
rey:
görüş, düşünce.
ruhucan:
candan, gönülden.
saniyen:
ikinci olarak.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
suret:
biçim, şekil, tarz.
vilayet:
il.
zalimâne:
zulmedercesine, za-
limce.
zulüm:
haksızlık, eziyet, cefa,
işkence.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı ebedî olarak daima üzerinize olsun.
| 658 | Emirdağ Lâhikası – ıı
1...,648,649,650,651,652,653,654,655,656,657 659,660,661,662,663,664,665,666,667,668,...1032
Powered by FlippingBook