teşvik ediyordun. neden kırk seneye yakındır medeni-
yet-i hâzıradan “
mim
’siz” diyerek hayat-ı içtimaiyeden
çekildin, inzivaya sokuldun?
Elcevap:
Medeniyet-i hâzıra-i garbiye, semavî kanun-i
esasîlere muhalif olarak hareket ettiği için seyyiatı
hasenatına, hataları, zararları, faydalarına racih geldi.
Medeniyetteki maksud-i hakikî olan istirahat-i umumiye
ve saadet-i hayat-ı dünyeviye bozuldu. İktisat, kanaat
yerine israf ve sefahet; ve sa’y ve hizmet yerine tembellik
ve istirahat meyli galebe çaldığından, bîçare beşeri hem
gayet fakir, hem gayet tembel eyledi. semavî kur’ân’ın
kanun-i esasîsi,
(2)
Gƒo
ap
ôr
°ùo
Jn
’n
h Gƒo
Hn
ôr
°Tn
h Gƒo
?o
c
(1)
@ »'
©n
°SÉn
e s
’E
p
G p
¿Én
°ùr
fp
Ór
p
d n
¢ùr
«n
d
ferman-ı esasîsiyle, “beşerin saadet-i hayatiyesi, iktisat ve
sa’ye gayrette olduğunu ve onunla beşerin havas, avam
tabakası birbiriyle barışabilir” diye risale-i nur bu esası
izaha binaen, kısa bir iki nükte söyleyeceğim:
Birincisi:
Bedevîlikte beşer üç dört şeye muhtaç olu-
yordu. o üç dört hacatını tedarik etmeyen, on adette
ancak ikisiydi. Şimdiki garp medeniyet-i zalime-i hâzıra-
sı, suistimalât ve israfat ve hevesatı tehyiç ve havaic-i
gayr-i zaruriyeyi, zarurî hacatlar hükmüne getirip göre-
nek ve tiryakilik cihetiyle, şimdiki o medenî insanın tam
muhtaç olduğu dört hacatı yerine, yirmi şeye bu zaman-
da muhtaç oluyor. o yirmi hacatı tam helâl bir tarzda te-
darik edecek, yirmiden ancak ikisi olabilir; on sekizi
muhtaç hükmünde kalır. demek, bu medeniyet-i hâzıra
Emirdağ Lâhikası – ıı | 649 |
hükmüne:
yerine, değerine.
iktisat:
tutum, biriktirme, artırma,
tasarruf.
inziva:
bir köşeye çekilme, tek ba-
şına yaşama, dünya işlerinden vaz
geçme, dünyadan el-etek çekme.
israf:
gereksiz yere harcama, ihti-
yaçtan fazlasını harcama, savur-
ganlık.
israfat:
israflar, lüzumsuz yere
harcamalar.
istirahat:
dinlenme, rahatlama.
istirahat-ı umumiye:
herkesin is-
tirahati, rahat etmesi.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile an-
latma.
kanaat:
elindeki ile yetinmek.
kanun-ı esasî:
ana prensipler,
anayasa.
maksud-i hakikî:
gerçek maksat,
asıl istenen şey.
medenî:
şehir veya kasabada otu-
ran, şehirli.
medeniyet-i hâzıra:
şimdiki me-
deniyet.
medeniyet-i hâzıra-i garbiye:
Ba-
tının şimdiki medeniyeti.
medeniyet-i zalime-i hâzıra:
şim-
diki zalim medeniyet.
muhalif:
zıt, aykırı.
muhtaç:
gerek duyan.
racih:
daha daha üstün, önce, di-
ğerinden üstün.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
saadet-i hayat-ı dünyeviye:
dünya hayatındaki mutluluk.
saadet-i hayatiye:
hayattaki mut-
luluk.
sa’y:
iş, çalışma, çabalama.
sefahat:
yasak şeylere, zevk ve
eğlenceye aşırı derecede düşkün-
lük.
semavî:
Allah tarafından olan,
İlâhî.
seyyiat:
seyyieler, fenalıklar, kö-
tülükler.
suistimal:
bir şeyi kötüye kul-
lanma.
tedarik:
sağlama, temin etme,
karşılama.
tehyiç:
heyecanlandırma, heye-
cana getirme.
zarurî:
zorunlu.
avam:
halkın büyük kısmı,
umum, herkes; “havas”ın zıddı.
bedevî:
iptidaî tarzda yaşayan,
medenî olmayan.
beşer:
insan, insanlık.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
ferman-ı esasî:
temel, asıl
emirler.
galebe:
galip gelme, üstünlük.
garp:
Batı, Batı ülkeleri.
gayet:
son derece.
hacat:
hacetler, ihtiyaçlar, ge-
rekli nesneler.
hasenat:
iyi ameller, iyi işler,
hayırlar.
havaic-i gayr-i zaruriye:
za-
rurî olmayan ihtiyaçlar, gerekli
olmayan ihtiyaçlar, ihtiyaç ol-
madığı hâlde ihtiyaç hâline
gelmiş şeyler.
havas:
ilerlemiş, ileri kimseler,
önde gelenler, üst tabaka, seç-
kinler, zenginler sınıfı.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal ha-
yat, toplum hayatı.
helâl:
İslâmî ölçüler içinde ka-
zanılmış şey.
hevesat:
hevesler.
hizmet:
uğraşma, çalışma.
hükmünde:
değerinde, ye-
rinde.
1.
İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır. (Necm Suresi: 39.)
2.
Yiyin, için, fakat israf etmeyin. (A’raf Suresi: 31.)