Œ
2 9 6
œ
Emirdağ’ıNıN maNidar Bir haTırası
Beş seneden beri teneffüs için emirdağının etrafında
paytonla gezdiğim zaman, garip bir tarzda, bir yaşından
yedi yaşına kadar küçücük çocuklar, valide ve pederleri-
ne karşı gösterdikleri alâkadan ziyade bir iştiyakla payto-
numa koşup elime sarılıyorlardı. Hatta bir iki defa pay-
ton altına düşüp harika bir tarzda zarar görmeden kurtul-
dular. Hatta hiç beni görmeyen, bilmeyen bir ve iki, üç
yaşında çocuklar yalın ayak dikenler içinde koşa koşa
paytona yetişiyorlar, büyük adamlar gibi temenna edip
“elinizi öpelim” derlerdi. Bu hâle hem ben, hem kardeş-
lerim ve görenler hayret ediyorduk. Bu hâl bir mahalleye
mahsus değil; her tarafta hatta köylerinde aynı hâl devam
ediyordu.
Beni aldatmayan bir hatıra-i hakikatle benim ve arka-
daşlarımın kanaatimiz geldi ki, bu masum taifenin masu-
miyetleri cihetiyle, sevk-i fıtrî denilen bir hiss-i kablelvuku
ile, risale-i nur’un bu memlekette masum çocuklara ve
kendilerine çok menfaati olacak diye, akıl ve fikirleri derk
etmediği hâlde, o masumâne his ile risale-i nur’un ma-
nası itibarıyla tercümanına, annesine yalvarmasından zi-
yade bir iştiyakla koşuyorlardı.
Biz de bir hiss-i kablelvuku ile hissediyoruz ki, ileride
bu küçük masum mahlûklarda büyük nurcular çıkacak.
alâka:
ilgi, ilişki, yakınlık.
defa:
kere, kez, yol.
derk:
anlama, kavrama.
hâl:
durum, vaziyet.
hiss-i kablelvuku:
Bir şeyi vuku-
undan önce hissetme, bir hadise-
nin gerçekleşmesinden önce
kalbe doğması.
| 654 | Emirdağ Lâhikası – ıı
iştiyak:
aşırı isteme, çok fazla
arzu etme.
iştiyak:
göreceği gelme, öz-
leme.
mana:
anlam.
manidar:
nükteli, ince manalı.
masumâne:
masumca, suçsuz
ve günahsız bir şekilde.
masumiyet:
masumluk, kaba-
hatsizlik, suçsuzluk.
menfaat:
fayda.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine
taraftar olan, Risale-i Nur’ları
okuyup neşreden kimse.
peder:
baba.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sevk-ı fıtrî:
sevk-i İlâhî, içgüdü.
taife:
takım, güruh.
temenna:
eli ağıza ve başa
götürerek selâm verme.
teneffüs:
soluklanma, rahat-
lama, dinlenme.
valide:
ana, anne.
ziyade:
çok, fazla.