p
I'
Gr
ôp
ªr
dÉn
c m
Ar
õo
L n
a m
Ar
õo
L u
?o
c s
¿ n
y
’ ,m
án
ªp
?n
c m
án
ªp
?n
c »p
a Én
¡r
«n
dp
G o
õn
er
ôo
j r
ón
b r
?n
H ,m
?n
Ón
c
.k
Óp
°ùr
?n
°ùn
ào
e m
Ar
õo
L n
a m
Ar
õo
L »p
a …'
AGn
ôn
àj s
?o
µr
dG s
¿n
G Én
ªn
c ,Gk
óp
YÉn
°ün
ào
e x
x
?o
µa x
?o
µp
d
p
Ar
õo
ér
dG o
?Gn
ôp
àr
°Tp
G »p
ær
Yn
G ```` o
¬n
àr
µt
ædG p
?p
ò'
¡n
dn
h
?p
äÉs
«p
Fr
õo
ér
dG …p
P u
»u
?o
µr
dÉn
c o
¢üs
în
°ûo
ªr
dG o
¿'
Gr
ôo
?r
dG o
±u
ôn
©o
j ```` u
?o
µr
dG n
™n
e
••••••••
TErCÜmEsiNiN Bir hÜLâsası
İnsanı halk edip kur’ân’ı ona talim eden zat-ı zülcelâ-
lin rahman ismiyle tecelli-i kübrasına, rahmetin tecelliya-
tı adedince ona hamd ü sena ederek ve seyyidü’l-beşer
Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmı
rahmetenlilâlemîn
gönderdiği o resul-i ekremine risaletin semereleri ade-
dince ona, âl ve ashabına salât ü selâm ve hadsiz şükre-
diyoruz ki, onun mu’cize-i kübrası ve hakaik-ı kâinatın re-
mizleri ve işaretleri ile tamamıyla cem edilen kur’ân-ı Azî-
müşşan asırların geçmesi ile daim, bâkî ve nev-i beşere
mürşit, tâ kıyamete kadar beka vermiş. Ve o resul-i ek-
remi onlara üstad-ı azam eylemiş.
emmâ ba’dü biliniz ki: evvela bu yazacağımız işarat ve
nüktelerdeki maksadımız kur’ân’ın nazmındaki bir kısım
remizlerinin tefsiridir. Çünkü, yedi nevi i’cazın en incesi,
fakat kuvvetli ve lâfzî fakat hakikatli i’caz, kur’ân’ın naz-
mından tecelli ediyor. evet, parlak i’caz elbette nazmın
nakşından çıkıyor.
Emirdağ Lâhikası – ıı | 639 |
rahman:
sonsuz merhamet sahibi
ve şefkatle bütün varlıkları rızık-
landıran Allah.
rahmeten lilâlemîn:
bütün âlem-
lere rahmet olan.
remiz:
işaret, bir manayı ifade
eden veya bir manaya delalet
eden işaret ve şekil.
resul-i Ekrem:
çok cömert, kerîm
olan peygamber, Hz. Muhammed
(asm).
risalet:
elçilik, resullük, peygam-
ber olarak gönderilme.
salât ü selâm:
dua ve selâm.
semere:
meyve, güzel netice.
sena:
methetme, övme.
seyyidü’l-beşer:
İnsanların efen-
disi, seyyidi; Hz. Muhammed (asm).
talim:
ders verme, öğretme.
tecelli-i kübra:
büyük belirti, mu-
azzam tecelli.
tecelliyat:
tecelliler, görüntüler.
üstad-ı azam:
en büyük üstad,
öğretici, rehber.
Zat-ı Zülcelâl:
sonsuz büyüklük ve
haşmet sahibi olan zat, Allah.
ashap:
Sahabeler, Hz. Peygam-
beri (asm) görmüş ve onunla
konuşmuş olan Müslüman
kimseler.
ba’dü:
hayli zaman geçtikten
sonra, neden sonra.
bâkî:
ebedî, daimî, sürekli ve
kalıcı olan.
beka:
bâkîlik, ebedîlik, sonsuz-
luk.
cem:
toplama, biriktirme.
daim:
devam eden, devamlı,
sürekli.
emmâ:
ama, ancak, lâkin, şu
kadar var ki.
evvelâ:
öncelikle.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakaik-ı kâinat:
yaratılanlara
ait gerçekler.
halk:
yaratma, yoktan var
etme.
hamd:
Allah’a karşı şükran ve
memnuniyetini onu överek
bildirme.
hülâsa:
özet.
i’caz:
mucizelik, insanların
benzerini yapmaktan âciz kal-
dıkları şeyi yapmak.
işarat:
işaretler, haber verme-
ler.
kıyamet:
bütün kâinatın Allah
tarafından tayin edilen bir va-
kitte yıkılıp mahvolması.
kur’ân-ı azîmüşşan:
şan ve
şerefi yüce olan Kur’ân.
lâfzî:
lâfız olarak, lâfza ait, lâ-
fızla ilgili.
mu’cize-i kübra:
en büyük
mu’cize.
mürşit:
irşat eden, doğru yolu
gösteren, rehber, kılavuz.
nazım:
sıra, tertip, düzen.
nev:
tür, çeşit.
nev-i beşer:
insanoğlu, insan-
lar.