Emirdağ Lâhikası - page 640

Sa n i yen:
kur’ân’da esas maksatları ve anâsır-ı asli-
yesi dört hakikattır:
Tevhid,nübüvvet,haşir
ve
adalet
’tir. Çünkü, vakta kâi-
nat sahrasında benîâdem bir acip ve büyük bir kafile ve
sair taifeler beraber birbiri arkasında asırlar üstünde geç-
miş zamanın derelerinden, şehir ve meşherlerinden sefer
edip vücut ve hayat sahrasında yürüyüşüyle istikbalin yük-
sek dağlarına azimetle oradaki bağlarına gözleri mütevec-
cih olmak cihetiyle hilâfet-i zemine mazhariyet noktasın-
da ve sair zîhayata tasarrufatı cihetinde rû-yi zeminde ek-
ser eşyanın nev-i beşerle münasebatı iktizasıyla heyeca-
na gelmesinden kâinat dahi onlara yüzlerini çevirip nev-i
beşerle ciddi alâkadar oluyor. Benîâdem bir tek taife iken
yüz binler taifelere karışmasında kâinat zemin gibi onlara
netice-i hilkat-i âlem noktasında bakıyor. güya hilkat-i
kâinat hukümeti, o hukümetin zabıta memuru hükmün-
de fenn-i hikmeti, bir müstantık ve sorgucu olarak o mi-
safir kafileye gönderip ondan sual edip soruyor ki:
“ey benîâdem! nereden geliyorsunuz ve nereye gide-
ceksiniz? Ve ne yapacaksınız? Ve her şeye karışıyor ve
bazan karıştırıyorsunuz. sultanınız ve hatibiniz ve reisiniz
ve ileri geleniniz kimdir? tâ bana cevap versin.”
o muhavereler içinde birden kafile-i benîâdemden Mu-
hammedü’l-Haşimî (sallâllahü aleyhi vesellem), emsalleri
olan ulülazm peygamberler gibi fenn-i hikmete karşı kalk-
tı. Ve kur’ân’ın lisanıyla dedi ki:
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
adalet:
her hak sahibine hakkının
tam ve eksiksiz verilmesi, hakka-
niyet, âdillik.
alâkadar:
ilgili, ilişkili, münasebetli,
bağlı.
anasır-ı asliye:
asıl, temel unsur-
lar.
azimet:
gitme, gidiş.
benîâdem:
Ademoğulları, insan-
lar.
ciddî:
gerçek olarak, hakikaten.
ekser:
pek çok.
emsal:
örnekler, benzerler.
fenn-i hikmet:
felsefe ilmi.
güya:
sanki.
haşir:
kıyametten sonra bütün in-
sanların bir yere toplanmaları, Al-
lah’ın ölüleri diriltip mahşere çı-
karması.
hatip:
hitap eden, topluluğa karşı
konuşan.
| 640 | Emirdağ Lâhikası – ıı
hilkat-i kâinat:
kâinatın yara-
tılışı.
iktiza:
gerek, lüzum.
istikbal:
gelecek.
kâinat:
evren; yaratılmış olan
şeylerin tamamı, bütün âlem-
ler.
mazhariyet:
nail olma, şeref-
lenme.
meşher:
teşhir yeri, sergi, gös-
terme yeri.
muhammedü’l-haşimî:
Haşim
oğullarından olan Hz. Muham-
med (asm).
muhavere:
konuşma, sohbet
etme.
münasebat:
münasebetler, il-
giler, yakınlıklar, bağlar, ilişki-
ler, uygunluklar.
müstantik:
sorguya çeken,
sorgulayan, sorgu hâkimi.
müteveccih:
dönük.
nakış:
işleme, sanat, incelik.
netice-i hilkat-ı âlem:
âlemin
yaratılış neticesi, gayesi.
nev-i beşer:
insanoğlu, insan-
lar.
nübüvvet:
nebîlik, peygam-
berlik, Allah elçiliği.
reis:
başkan.
rûy-i zemin:
yeryüzü.
sahra:
büyük çöl, geniş saha.
saniyen:
ikinci olarak.
sefer:
yolculuk, seyahat.
sual:
soru.
taife:
takım, güruh.
tasarrufat:
tasarruflar, idare
etmeler.
tecelli:
belirme, bilinme, gö-
rünme.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna
inanma, birleme.
vücut:
beden, varlık.
zemin:
yeryüzü.
zîhayat:
hayat sahibi.
1...,630,631,632,633,634,635,636,637,638,639 641,642,643,644,645,646,647,648,649,650,...1032
Powered by FlippingBook