Müsadere ettikleri kur’ân’ımızı diyanet reisine gön-
dermişler. Biz de İstanbul’a gönderdiğimiz iki cüzler ve
baştaki cüz ile beraber, bir mektup diyanet reisine yaz-
dık. “Bunu fotoğrafla tab etmeye çalışmak istiyoruz. di-
yanet reisinin tensibi ve muavenetini ümit ediyoruz” di-
ye mektup yazdık.
Bu defa bana mahkemede sordukları pek çok mana-
sız sualler içinde, “neyle yaşıyorsun?”
dedim ki: “İktisat bereketiyle. Hatta bir vakit Ispar-
ta’da bir ramazanda bir ekmek, bir kilo torba yoğurdu,
bir kilo pirinçle yaşayan bir adam, maişeti için dünyaya
tenezzül etmez ve hediyeyi de kabul etmeye mecbur ol-
maz.”
ì®í
Œ
216
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Ev vel â:
sizin muvaffakiyetinizi ve sebatınızı ve Yirmi
dokuzuncu sözün elif’ler kerametini muhafazasıyla
mumlu kâğıtlara yazılmasını ve çalışmanıza fütur gelme-
mesini ruh u canımızla tebrik ediyoruz.
San i yen:
dört saat ifademi almakla pek çok emsal-
siz bir sıkıntı çektiğim on saat sonra, âdeta aynı zaman-
da iki milyon lira zarar veren Maarif yangını gösterdi ki,
risale-i nur, belâların def’ine bir vesiledir ki, nurlara hü-
cum edildi, belâ yol buldu, geldi.
Emirdağ Lâhikası – ı | 485 |
tab:
basma.
tenezzül:
kendine aykırı düşen bir
işi veya durumu kabul etme, al-
çalma.
tensip:
uygun görme, münasip
kılma, uygun bulma.
vesile:
bahane, sebep.
âdeta:
sanki.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
belâ:
musibet, gam, keder,
afet, sıkıntı.
cüz:
Kur’ân’ın bölündüğü otuz
kısımdan her biri.
def:
mani olma, kovma, orta-
dan kaldırma.
emsalsiz:
benzersiz.
evvelâ:
öncelikle.
fütur:
zayıflık, gevşeklik,
usanç.
iktisat:
tutum, lüzumundan
fazla veya eksik harcamalar-
dan kaçınma.
keramet:
ermişçesine yapılan
iş, hareket veya söylenen söz,
fikir.
maarif:
Milli Eğitim.
maişet:
yaşama, yaşayış.
muavenet:
yardım, yardım
etme, yardımcılık, teavün.
muhafaza:
koruma.
muvaffakıyet:
başarma, ba-
şarılı olma.
müsadere:
toplatma, elden
alma.
ruhucan:
candan, gönülden.
saniyen:
ikinci olarak.
sebat:
sözünde durma, ahde
vefa etme.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
sual:
soru.
