o, beni taltif etmek ve bütün vilâyat-ı şarkıyeye vaiz-i
umumî yapmak için, Ankara’ya istedi. Ben oraya gittim.
Bu gelen üç madde, beni, onun dostluğundan vazgeçir-
di. Yirmi sene inzivada azap çektim, dünyalarına karış-
madım.
Birincimadde:
Bir hadis-i şerifin, ahirzamanda an’a-
nat-ı İslâmiyenin zararına çalışacak diye haber verdiği
adam bu olduğunu ef’aliyle göstermesidir. Ben, otuz altı
sene evvel o hadisi tefsir etmiştim. Aynen bu adama
manası çıkmış. Mahkemedeki müdafaatımın üçüncü esa-
sında izahı var.
İkincimadde:
Bir şeyin vücudu ve tamiri ve hayatı,
ona ait bütün erkân ve şeraitin vücuduyla olabilmesi ve
o şeyin ademi ve tahribi ve ölmesi, birtek şartın bozul-
masıyla olduğu bir kaide-i hakikattir. Umumun dillerinde
“tahrip, tamirden çok kolaydır” diye darb-ı mesel ol-
muştur. Bu kat’î kaideye binaen, meydanda görünen
ehemmiyetli kusurlar ve tahribatlar, o kumandanın hata-
sından ve ehemmiyetli şerefler ve zaferler ise, ordunun
kahramanlığından geldiğinden, o fenalıkları ona, o iyilik-
leri orduya vermek lâzım gelirken, bütün bütün aksine
olarak, cemaatin hayrını baştaki bir ferde; ve o ferdin
şerrini cemaate vermek, dehşetli bir haksızlık olmasıdır.
Üçüncümadde:Cemaatin hayrını ve ordunun zaferi-
ni başa vermek ve o başın kusurunu cemaate isnat et-
mek ise, binler hayırları birtek hayra indirmek ve bir tek
adem:
yokluk, olmama.
ahir zaman:
dünyanın son zamanı
ve son devresi, dünya hayatının
kıyamete yakın son devresi.
azap:
eziyet, işkence; büyük sı-
kıntı, şiddetli acı.
binaen:
-den dolayı, bu sebepten.
cemaat:
topluluk, aralarında çeşitli
bağlar bulunan insanlar topluluğu.
darbımesel:
atasözü, vecize.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
ef’al:
fiiller, işler, ameller.
ehemmiyetli:
önemli.
erkân:
rükünler, esaslar.
evvel:
önce.
hadis:
Hz. Muhammed’e (asm) ait
söz, emir, fiil veya Hz. Peygambe-
rin onayladığı başkasına ait söz, iş
veya davranış.
hadis-i şerif:
Peygamberimizden
aktarılan sözlerin genel adı.
| 488 | Emirdağ Lâhikası – ı
inziva:
bir köşeye çekilme, tek
başına yaşama, dünya işlerin-
den vaz geçme, dünyadan el-
etek çekme.
isnat:
dayandırma, mal etme,
bir şeyi bir kimseye ait gös-
terme.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile
anlatma.
kaide:
kural, esas, düstur.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
müdafaat:
müdafaalar, savun-
malar.
şer:
kötülük.
şerait:
şartlar.
şeref:
övünülecek, iftihar edi-
lecek şey.
tahribat:
tahripler, yıkıp boz-
malar.
tahrip:
harap etme, yıkma,
bozma.
taltif:
iltifat etme, gönül ok-
şama; rütbe, nişan, para,
mevki vb. şeylerle mükafat-
landırma.
tamir:
onarma, düzeltme, bo-
zuk şeyi düzeltme.
tefsir:
Yorum, şerh.
umum:
hep, herkes.
vaiz-i umumî:
umumî vaiz,
genel vaiz.
vilayet-i şarkiye:
Doğu ili.