yazıp ki, “sakın cereyanlara kapılmayınız, siyasete gir-
meyiniz, asayişe dokunmayınız” dediği ve bu iki cereyan
bu çekinmesinden ona zarar verdikleri, eskisi evhamın-
dan, yenisi “Bize yardım etmiyor” diye ona çok sıkıntı
verdikleri hâlde, ehl-i dünyanın dünyalarına hiç karışma-
yıp kendi ahiretiyle meşgul olan ve memleketinde ve
nurs karyesinde öz kardeşine yirmi iki sene zarfında bir-
tek mektup yazmayan ve o vilâyetlerdeki dostlarına yir-
mi senede on mektup yazmayan bir bîçareye, onun ahi-
ret meşguliyetine bu kadar ilişmek hangi kanun müsaade
eder?
Bu vatana ve millete, ahlâka çok zararlı olan dinsizle-
rin kitaplarının intişarına ve komünistlerin neşriyatlarına
serbestiyet kanunu ile ilişilmediği hâlde, üç mahkeme
medar-ı mes’uliyet olacak, içinde hiçbir maddeyi bulma-
yan, millet ve vatanın hayat-ı içtimaiyesini ve ahlâkını ve
asayişini temine yirmi seneden beri çalışan ve milletin
hakikî nokta-i istinadı olan âlem-i İslâm’ın uhuvvetini ve
bu millete de dostluğunu iade ve takviyesine tesirli bir su-
rette çabalayan ve diyanet riyasetinin uleması tenkit ni-
yetiyle, dâhiliye Vekilinin emriyle üç ay tetkikten sonra
tenkit etmeyerek tam kıymetini takdir edip, “kıymettar
eser” diye diyanet kütüphanesine konulan
Zülfikar
ve
Asa-yıMûsa
gibi nur eczalarını evrak-ı muzırra gibi top-
layıp mahkeme eline vermeye acaba hiçbir kanun, hiç-
bir vicdan, hiçbir insaf, buna müsaade eder mi?
Se k i z inc i s i :
Yirmi sene sıkıntılı ve sebepsiz bir ne-
fiyden sonra tam serbestiyet verildiği hâlde, binler
ahiret:
öbür dünya, ikinci hayat.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
asayiş:
emniyet, kanun ve nizam
hakimiyetin sağlanması.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
cereyan:
fikir, sanat, siyaset ha-
reketi.
diyanet riyaseti:
Diyanet İşleri
Başkanlığı.
diyanet:
diyanet işleri teşkilâtı.
ecza:
cüzler, parçalar, kısımlar.
ehl-i dünya:
dünyaya bağlı, dünya
adamı, ahireti düşünmeyen.
evham:
vehimler, zanlar, kurun-
tular.
evrak-ı muzırra:
zararlı evrak, kâ-
ğıtlar, yapraklar.
hakikî:
gerçek.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal hayat,
toplum hayatı.
iade:
geri verme.
insaf:
elverişli, uygun olma du-
rumu.
intişar:
yayılma, dağılma, neşro-
lunma.
| 482 | Emirdağ Lâhikası – ı
karye:
köy.
kıymet:
değer.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
komünist:
bütün malların or-
taklaşa kullanıldığı ve özel
mülkiyetin olmadığı iddiasında
bulunan düzen in mensubu
olan kimse.
medar-ı mes’uliyet:
sorumlu-
luk sebebi.
meşguliyet:
uğraşılan ve meş-
gul olunan şey.
müsaade:
izin; elverişli, uygun
olma durumu.
nefiy:
sürgün etme.
neşriyat:
yayımlanmış şeyler,
basılıp dağıtılan yazılar, eser-
ler, makaleler.
nokta-i istinat:
dayanak nok-
tası, güvenme ve itimat nok-
tası.
Nur:
Risale-i Nur.
serbestiyet:
serbestlik, rahat
ve serbest olma hâli.
suret:
biçim, şekil, tarz.
takdir:
beğenme, beğendiğini
belirtme.
takviye:
kuvvetlendirme, sağ-
lamlaştırma, teyit ve tasdik
etme.
temin:
güvenlik, emniyet hissi
verme, şüphe ve korkuyu gi-
derme.
tenkit:
eleştirme.
tetkik:
dikkatle araştırma, in-
celeme.
uhuvvet:
kardeşlik, din kar-
deşliği.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim
sahipleri.
vicdan:
iyiyi kötüden, hayrı
şerden ayırt etmeye yardımcı
olan ahlâkî duygu.
vilayet:
il.
zarfında:
süresince.