Emirdağ Lâhikası - page 491

gazetenin bir parçasını bana okudu. İçinde, Ankara Ma-
arif dairesi iki milyon zararla, hem yine Ankara’da oto-
mobil garajı binası, aynı vakitte İzmir’de ehemmiyetli
fabrika, hem aynı vakitte Adada büyük bir binanın tama-
men yandığını işittiğim vakit, pek çok teessür ve yazık-
larla bu fakir millete acımakla, aynı zamanda bütün öm-
rümde çekmediğim bir sıkıntı içinde, hiçbir mahkemede
benim gibi ihtiyar ve hasta hâlimde dört buçuk saat mü-
temadiyen ifademi sualcevaba mecbur olduğum bir za-
manda, eğer bura adliyesinin insaniyeti ve bir derece şef-
kati olmasaydı kat’iyen dayanamadığım gibi, kat’î karar
vermiştim ki, sert bir sözle, bu soğukta, bu hastalığımda
hapse girmeyi gözüme almıştım. Hatta bana hizmet ede-
nin birini odamda yatırmak, birine bir tokat vurup benim
hizmetim için hapse, yanıma gelmek için karar vermiş-
tik. Fakat bura adliyesinin insaniyeti ve inayet-i İlâhiye ba-
na sabır verdi, tahammül ettim.
Bu acip vaziyetim ve asılsız evhamın sebebini merak
ettim.
GençlikRehberi
’nin resmen tab edilmesi ve inti-
şarı pek çok mektepleri tenvir etmiş, hatta Ankara dâ-
rülfünunundaki ve İstanbul dârülfünunundaki kıymettar
gençlerin risale-i nur’un esasatını, bu vatan milletinin
saadetine bir vesile olduğunu bilmeleri ve pek çok mual-
limler, hamiyet-i milliye ve vataniye ve haysiyet-i ilmiye
cihetiyle risale-i nur’a kemali iştiyakla alâkadar olmala-
rı, Maarif dairesinin nazar-ı dikkatini celp etmiş; nurlara
karşı bir derece beğenmemek tarzında bir ilişmek iste-
mişler. Hatta burada, “gençleri elde ediyor, matbu
Emirdağ Lâhikası – ı | 491 |
tab:
kitap basma.
tahammül:
zora dayanma, kötü
ve güç durumlara karşı koyabilme,
katlanma.
teessür:
kederlenme, üzülme, acı
duyma.
tenvir:
nurlandırma, aydınlatma,
ışıklandırma.
vaziyet:
durum.
vesile:
aracı, vasıta.
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
adliye:
mahkeme, yargılama
işleriyle uğraşan daire.
alâkadar:
ilgili, ilişki.
celp:
elde etme, kendine
çekme.
cihet:
yön, sebep, vesile.
dârülfünun:
üniversite.
ehemmiyetli:
önemli.
evham:
vehimler, zanlar, ku-
runtular.
hamiyet-i milliye:
millî duygu
ve hislerin muhafaza edilmesi
için yapılan çaba.
haysiyet-i ilmiye:
ilmin hay-
siyeti, şerefi, itibarı.
inayet-i ilahiye:
Allah’ın yar-
dımı.
insaniyet:
insanlık, insanlık
mahiyeti.
intişar:
yayılma, dağılma, neş-
rolunma.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
kat’iyen:
katî olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
kemal-i iştiyak:
istek ve ar-
zunun son derecesi, tam bir
istek ve arzu.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
maarif:
Milli Eğitim.
matbu:
tab edilmiş, basılmış.
mektep:
okul.
muallim:
ders veren, öğret-
men.
mütemadiyen:
sürekli olarak,
devamlı.
nazar-ı dikkat:
dikkatli
bakma, dikkatli bakış.
resmen:
resmî bir şekilde,
devlet tarafından.
saadet:
mutluluk.
sabır:
dayanma, katlanma,
zorluklara dayanma gücü.
sual:
soru.
1...,481,482,483,484,485,486,487,488,489,490 492,493,494,495,496,497,498,499,500,501,...1032
Powered by FlippingBook