kusuru binler kusur yapmaktır. Çünkü, nasıl bir tabur bir
dehşetli düşmanı öldürse, herbir neferi bir gazilik rütbe-
sini alır; ve yalnız binbaşısına verilse, binden bire iner,
birtek gazi olur; o binbaşının hatasıyla zalimane bir katil
yapılsa ve ona verilmeyip tabura verilse, o birtek katil bin
cinayet hükmüne geçerek bin neferi mes’ul eder ve ce-
zaya çarpar. Aynen öyle de, meydandaki görünen
ehemmiyetli kusurlar onları işleyen ölmüş adama veril-
mezse, beş yüz, belki bin seneden beri gaziliğini ve hak-
perestliğini dünyaya gösteren ve ferman-ı şerefini ve
kur’ân bayraktarlığını kılıçlarıyla ve kanlarıyla imzalayan
bir orduya havalesiyle o kusurlar binler derece ve erkân-
ları adedince ziyadeleşir, o ordunun pek parlak mazisini
dehşetli karartır ve bu asrın ordusunu, geçen asırların
aynı orduları önünde mahcup ve mes’ul eder. Ve mev-
cut şerefler, zaferler tek adama verilse, binler derece
küçülür, erkân ve efrad adedince gazilik ve hayırlar bir-
tek hükmüne geçer, söner; daha kusurlara karşı kefare-
tü’z-zünup olmaz.
İşte bu sebepler içindir ki, ben, onun dostluğunu bıra-
kıp, onun yerinde, ehemmiyetli bir zamanda içinde bu-
lunduğum ve tesirli hizmet ettiğim o ordunun dostluğunu
aldım ve binler derece daha ehemmiyetli şerefini muha-
fazaya risale-i nur ile çalıştım.
Emirdağında
SaidNursî
ì®í
Emirdağ Lâhikası – ı | 489 |
dana gelen, bölük veya batarya-
dan büyük, alaydan küçük askerî
birlik.
zalimâne:
zulmedercesine, za-
limce.
ziyade:
Artma, çoğalma.
asır:
yüzyıl, asır.
bayraktar:
bayrak taşıyan,
alemdar.
cinayet:
cana kıyma, katil
veya bu derecede ağır bir suç.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
efrat:
fertler.
ehemmiyetli:
önemli.
erkân:
reisler, ileri gelenler.
gazi:
gazâ eden, ordunun ba-
şına geçen, savaşan, savaştan
sağ ve muzaffer dönen.
hakperest:
doğruluk ve hak-
tan taviz vermeyen ve ayrıl-
mayan.
havale:
bir şeyi başka bir yere
veya zamana bırakma.
hükmüne:
yerine, değerine.
katil:
öldürme, katletme.
kefaretü’z-zünup:
günahların
kefareti.
mahcup:
utanan, utanmış.
mazi:
geçmiş zaman.
mes’ul:
yaptığı işlerden hesap
vermeye mecbur olan, so-
rumlu.
muhafaza:
koruma.
nefer:
rütbesiz asker, er.
rütbe:
sıra, derece, mertebe,
paye.
şeref:
övünülecek, iftihar edi-
lecek şey.
tabur:
dört bölükten mey-