Emirdağ Lâhikası - page 498

Œ
2 2 2
œ
(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
aFYON haPsiNdEN sONra
Emirdağ’ıNda YaZıLaN mEkTUPLar
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Herhalde biriniz benim bedelime diyanet riyasetine
gitsin; benim selâm ve hürmetlerimle Ahmed Hamdi
efendi’ye desin ki:
“zatınız iki sene evvel nurun külliyatından bir takım is-
temiştiniz. Ben de hazırlattırdım. Fakat birden hapse sok-
tular; tashih edemedim, gönderemedim. Şimdi onların
tashihiyle meşgulüm. Fakat tesemmüm hastalığıyla ziya-
de perişaniyetimden, çabuk bitirmeyeceğim. Bitirdikten
sonra inşaallah takdim edilecektir. Hediye almayan elbet-
te hediye veremez kaidesine binaen, bu ziyade kıymettar
manevî tefsir-i kur’ân, bu memleket-i İslâmiyenin âlimler
reisi olan zat-ı âlînize, nurların serbestiyetine mümkün ol-
duğu derecede çalışmanıza ve numune için üç cüz’ü size
evvelce gösterdiğimiz kur’ân’ımızın basılmasına himmet
ve sa’y etmenize bir kudsî ücrettir.
“kat’iyen size beyan ediyorum ki: Meselemizde hiçbir
tarihte ilm-i hakikate ve hakaik-ı imaniyeye karşı bu de-
rece garazkârâne, gaddarâne tecavüz olmamış. sizin dai-
re-i ilmiyeniz ve riyasetiniz her şeyden evvel bu vazife-i
diniye ve ilmiyeyi yapmanız iktiza ediyor. Ben bu son
âlim:
ilim ile uğraşan, ilim adamı.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
bedel:
yerine, adına, namına.
beyan:
anlatma, açıklama.
binaen:
-den dolayı, bu sebepten.
cüz:
parça.
daire-i ilmiye:
ilim dairesi.
diyanet:
din işleri ile ilgilenen ku-
ruluş, teşkilat.
evvel:
önce.
evvelce:
daha önce.
gaddarâne:
zalimce, gaddarca,
merhametsizce, haincesine.
garazkârâne:
garez ve düşman-
lığa kapılarak, garazkârlıkla, düş-
mancasına.
hakaik-ı imaniye:
imana ait ha-
kikatler, imanî gerçekler.
himmet:
manevî yardım, ihsan,
lütuf.
hürmet:
saygı.
iktiza:
gerek, lüzum.
ilm-i hakikat:
hakikat ilmi.
inşaallah:
Allah izin verirse.
kaide:
kural, esas, düstur.
kat’iyen:
hiç bir zaman, asla.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
kudsî:
mukaddes, yüce.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
mesele:
konu.
meşgul:
uğraşma, ilgilenme.
Nur:
Risale-i Nur eserleri.
numune:
örnek.
perişaniyet:
perişanlık, karışık
ve dağınık olma, acınacak
halde bulunma.
reis:
başkan.
riyaset:
reislik, başkanlık.
sa’y:
iş, çalışma, çabalama.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
serbestiyet:
serbestlik, rahat
ve serbest olma hâli.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
takdim:
arz etme, sunma.
tashih:
düzeltme, yanlışını gi-
derme.
tecavüz:
saldırma, sınırını
aşma.
tefsir-i kur’ân:
Kur’ân tefsiri,
Kur’ân’ın açıklaması.
tesemmüm:
zehirlenme.
vazife-i diniye:
dinî vazife,
dinle ilgili görev.
zat:
kişi, şahıs.
ziyade:
fazlasıyla.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
| 498 | Emirdağ Lâhikası – ıı
1...,488,489,490,491,492,493,494,495,496,497 499,500,501,502,503,504,505,506,507,508,...1032
Powered by FlippingBook