Œ
2 2 4
œ
[SungurAnkara’daikenÜstadımı-
zayazdığımektubunsuretidir.]
(2)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
íu
Ñn
°ùo
j s
’p
G mr
Ån
°T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(1)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Çokaziz,çokmübarek,çokmüşfik,çoksevgiliÜsta-
dımızEfendimizHazretleri!
Mübarek, makbul, kıymetli mektubunuzu diyanet ri-
yaseti Başkanı Ahmed Hamdi efendiye teslim ettik. se-
vinçler içinde mübarek mecmua ve nurları kendi hususî
kütüphanesine koydu. “İnşaallah bunları kendi öz ve has
kardeşlerime okumak için vereceğim ve bu suretle tedri-
cî tedricî neşrine çalışacağız” dedi.
ÇokSevgiliÜstadımEfendim!
Mübarek mektubunuzdaki emirlerinizi yapacağını söy-
ledi. “Fakat şimdi hemen birdenbire bunların neşri olmaz.
Ben bu eserleri has kardeşlerime okutturup meraklılara
göre ileride neşrederiz. İnşaallah tam ve parlak şekilde
ileride neşrine çalışacağını” söyledi.
Sungur
ì®í
Œ
2 2 5
œ
Yirmi dokuzuncu Mektubun İkinci Makamının en baş
sayfasındaki, sual ve cevaptan sonra şu nükte yazılacak:
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
diyanet:
din işleri ile ilgilenen ku-
ruluş, teşkilat.
hususî:
özel.
inşaallah:
Allah izin verirse.
makbul:
kabul edilmiş, geçerli.
mecmua:
tertip ve tanzim edilmiş
şeylerin hepsi, koleksiyon.
merak:
çok isteme.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
müşfik:
şefkatli, merhametli,
sevgi ve ilgi gösteren.
neşir:
yayım, yayın.
Nur:
Risale-i Nur.
nükte:
ince manalı, düşündü-
rücü söz.
riyaset:
reislik, başkanlık.
sual:
soru.
suret:
nüsha, kopya.
tedricî:
tedriçle olan, yavaş
yavaş, derece derece yapılan.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
| 502 | Emirdağ Lâhikası – ıı