Emirdağ Lâhikası - page 503

Bu risalenin sebeb-i telifi, kur’ân’ın tercümesini kur’ân
yerinde camilerde okutmak olan dehşetli suikastına karşı
bir nevi mukabeledir. ziyade tafsilât ve lüzumsuz bahisler
girmiş. Fakat o mücahidâne ve heyecanlı mukabelede kıy-
mettar bir gaybî anahtarı hissedip meczubâne arattırmak
içinde, lüzumsuz tafsilât ve zayıf ve pek ince emareler da-
hi girmiş.
kalbime geldi ki: Yirmi dokuzuncu Mektubun gayet
ehemmiyetli ve lüzumlu ve parlak ve icazlı olan Birinci
Makamı, bu İkinci Makamın bütün kusuratını ve israfatı-
nı affettirir. Ben de kemal-i sürurla şükrettim, o kusurları
unuttum.
ì®í
Œ
2 2 6
œ
(2)
o
¬o
JÉn
cn
ôn
Hn
h $G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ`r
«n
?n
Y o
?n
Ós
°ùdn
G
(1)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S p
¬p
ªr
°SÉp
H
MuhteremAhmedHamdiEfendiHazretleri!
Bir hâdise-i ruhiyemi size beyan ediyorum: Çok zaman
evvel zatınız ve sizin mesleğinizdeki hocaların, zarurete
binaen ruhsata tâbi ve azîmet-i şer’iyeyi bırakan fikirler,
benim fikrime muvafık gelmiyordu. Ben hem onlara, hem
sana hiddet ederdim. “neden azîmeti terk edip ruhsata
tâbi oluyorlar?” diye, risale-i nur’u doğrudan doğruya
sizlere göndermezdim. Fakat, üç dört sene evvel, yine şid-
detli, kalbime, size tenkitkârâne bir teessüf geldi. Birden
ihtar edildi ki:
Emirdağ Lâhikası – ıı | 503 |
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
ehemmiyetli:
önemli.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
evvel:
önce.
gaybî:
görünmeyen.
gayet:
son derece.
hiddet:
öfke, kızgınlık.
icaz:
az sözle çok mana ifade
etme.
ihtar:
dikkat çekme, hatırlatma,
uyarı.
israfat:
israflar, lüzumsuz yere
harcamalar.
kemal-i sürur:
tam bir sevinç,
mutluluk.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
meczubâne:
Meczup gibi, delice.
meslek:
gidiş, tutulan yol, sistem.
muhterem:
saygı değer, hürmete
layık, saygın.
mukabele:
karşılık.
muvafık:
taraflı, bir tarafı tutan.
mücahidâne:
mücahitçe, cihat
ederek, gayret göstererek.
nevi:
çeşit.
risale:
Risâle-i Nur Külliyatını mey-
dana getiren kitaplardaki her bir
bağımsız bölüm.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
ruhsat:
mevcut bir dinî hükmün
özür sebebiyle belirli şartlar al-
tında genişletilmesi veya kolay-
laştırılması.
sebeb-i telif:
bir eseri yazmanın
sebebi.
suikast:
kötü kasıt, kötü niyet;
kötü kasıtla iş yapma, tuzak
kurma.
şükür:
teşekkür.
tâbi:
bağlanma, uyarlama.
tafsilât:
tafsiller, açıklamalar, izah-
lar.
teessüf:
üzülme, eseflenme, bir
şeyin tesirini hissetme, acı duyma.
tenkit:
eleştirme.
zaruret:
muhtaçlık, şiddetli ihtiyaç
içinde olma.
zat:
kendi.
ziyade:
çok, fazla.
azimet:
kulların, Allah tarafın-
dan kendilerine yüklenen gö-
revlere tam bir kararlılıkla uy-
maları; takva ile şiddetli
kaçınma, günahlardan uzak
durma.
azimet-i şer’iye:
dinî azimet;
dinde takva ile hareket etmek.
bahis:
konu.
beyan:
anlatma, açıklama.
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı üzerinize olsun.
1...,493,494,495,496,497,498,499,500,501,502 504,505,506,507,508,509,510,511,512,513,...1032
Powered by FlippingBook