bilinmeyen, benim vârislerim genç said’lerin bir kısmını,
nurun zararına iftiralarla çürütebilirler diye o telâştan bu
ehemmiyetsiz hayatımı ehemmiyetle muhafazaya çalışı-
yorum. Hatta yanımda bir rovelver varken, ikinci bir kuv-
vetli rovelver daha tedarik etmeye lüzum gördüm. düş-
manların zehirleri kardeşlerimin duasıyla kırıldıkları gibi,
sair suikastleri dahi inşaallah akim kalacaktır.
E
ZCÜmLE
:
İki saat kamer tamamıyla tutulduğu aynı ge-
cede, gizli düşmanlarım Ankara’dan bizden nur mecmu-
aları istemeleri üzerine buraya gelen iki adam, birden otuz
altı mecmua gönderdiğimizin aynı ikinci gününde tahmin-
lerince daha gönderilmemiş diye, hem o kitaplar nerede
olduğunu bilmek ve Afyon’daki resmî ve makam sahibi
bir iki masona haber vermek ve taharri ettirmek ve kilitli
olan iki odamda yemek ve içmek kaplarıma zehir atmak
için, fevkalâde bir tarzda dama çıkmışlar ve iki odanın
herbirinin bir penceresini kırmadan acip bir tarzda açıp
içeriye girmişler. Benim yattığım oda ise arkasından sür-
gülü olmasından bana suikast edememişler. Hıfzı İlâhî ve
inayet-i rabbaniye onların eline bir uç vermedi.
Ben daha lüzumlu şeyler yazacaktım. Fakat rahatsızlık
“Yeter!” dedi. Her vakit ihtiyat, ihlâs, tesanüd, sebat, sar-
sılmamak ve vazifemizi yapmak ve vazife-i İlâhiyeye ka-
rışmamak
(1)
r
än
Qs
ƒn
æn
J G v
ôp
°S
düsturuna göre hareket etmek ve
telâş ve meyus olmamak lâzım ve elzemdir. Hem tekrar
derim:
Emirdağ Lâhikası – ıı | 511 |
alan tabanca.
sair:
diğer, başka, öteki.
sebat:
sabit durma, kararlılık.
sırran:
sır olarak, gizlice, gizli ola-
rak.
suikast:
birini öldürmeye kast
etme, birini öldürmek kastıyla sin-
sice plan kurma.
taharri:
soruşturma.
tarz:
biçim, şekil.
tedarik:
sağlama, temin etme,
karşılama.
tesanüt:
dayanışma, birbirine da-
yanma ve destek olma.
vâris:
mirasçı.
vazife:
görev.
vazife-i ilahiye:
doğrudan doğ-
ruya Allah’a ait olan iş ve vazife.
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
akim:
neticesiz, sonu yok, ba-
şarısız.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
düstur:
kanun, kural, esas.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
ehemmiyetsiz:
önemsiz.
elzem:
daha (en, pek) lâzım,
lüzumlu, gerekli.
ezcümle:
bu cümleden olarak.
fevkalâde:
olağanüstü.
haber:
bilgi, bilgilendirme.
hıfz-ı ilâhî:
Allah’ın koruması.
iftira:
aslı olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu
başkasına yükleme.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
başka bir karşılık beklemeksi-
zin, sırf Allah rızası için yapma.
ihtiyat:
tedbirli hareket etme.
inayet-i rabbanîye:
her şeyin
terbiye ve idare eden Cenab-ı
Hakk’ın yardımı.
inşaallah:
Allah izin verirse.
kamer:
Ay.
makam:
yer, mevki.
mason:
dünyevi maksatlarla
kurulmuş, sıkı bir dayanışmayı
esas alan komitacı teşkilâtın
mensubu.
mecmua:
kitap, eser.
muhafaza:
koruma.
resmî:
devlet adına olan.
revolver:
tabanca, küçük si-
lâh, toplu tabanca, altı mermi
1.
Gizlice aydınlandı.