tamyerinegetiremeyenveNurcularınmanevîyar-
dımlarınaveonunbedelineduaetmelerinevema-
nevîkazançlarınamuhtaçhastakardeşiniz
SaidNursî
ì®í
Œ
2 3 4
œ
(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Halk Fırkası iktidar partisi iken Üstadımıza yapılan
eşedd-i zulüm ile yüzer kanunsuz işkencelerinden birinci
numunesi:
zemin yüzünde bu asırdaki kadar misli görülmeyen bir
zındıka cereyanının plânlarıyla üstadımıza yirmi beş se-
nedir istibdâd-ı mutlak ile yapılan zulmün bir nümûnesi
şudur ki:
nefes almak üzere kapalı arabayla kırlara gitmek için
dışarıya çıktığı zaman, buranın büyük bir memuru kıyafe-
tine ilişmek istemiş. Bu beş cihette kanunsuz ve beş ve-
cihle vicdansızlık olan hadsiz cür’etkârlığa karşı deriz ki:
padişahın küçük bir tahakkümüne tahammül edeme-
yen ve meşrutiyet ilânında ve divan-ı Harb-i örfîde mah-
keme reisi Hurşid paşaya ve mahkeme azalarına ceva-
ben, “eğer meşrutiyet bir fırkanın istibdadından ibaret
ise, bütün ins ve cin şahit olsun ki ben mürteciim. Şeri-
atın birtek meselesi uğrunda bin ruhum olsa fedaya
Emirdağ Lâhikası – ıı | 517 |
maddî-manevî sıkıntı, eziyet.
kıyafet:
bir kimsenin giyindikleri-
nin bütünü.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
mesele:
konu.
meşrutiyet:
Osmanlılarda 1876
Anayasasıyla başlayan, 1908 de-
ğişikliğiyle devam eden hukukî ve
siyasî döneme verilen ad.
misil:
benzer, eş.
muhtaç:
gerek duyan.
mürteci:
gerilik, geriye dönme ta-
raflısı, eski düzeni savunan, gerici.
numune:
örnek.
reis:
başkan.
şeriat:
İslâm dini ve prensipleri.
tahakküm:
hakimiyet, idare.
tahammül:
zora dayanma, sab-
retme, sabır gösterme.
vazife-i ubudiyet:
kulluk vazifesi.
vecih:
şekil, tarz.
vicdan:
din, inanç.
zemin:
yer.
zındıka:
dinsizlik, inançsızlık.
zulüm:
haksızlık, eziyet.
asır:
yüzyıl.
aza:
üye.
bedel:
yerine, adına, namına.
cereyan:
akım, fikir, sanat
veya siyaset hareketi.
cevaben:
cevap olarak, karşı-
lık şeklinde.
cihet:
yön, sebep, vesile.
cin:
gözle görünmez, lâtif ci-
simlerden ibaret bir yaratık.
cür’etkâr:
cesur, cesaretli, yi-
ğit, delikanlı, atılgan, gözü pek.
divan-ı harb-i Örfî:
İttihat ve
Terakki hükümeti zamanında
31 Mart Olayından sonra ku-
rulan ve oldukça sert kararlar
alan sıkıyönetim mahkemesi.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
eşedd-i zulüm:
zulmün en
şiddetlisi.
feda:
uğruna verme.
fırka:
siyasî parti.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
ibaret:
meydana gelen, olu-
şan.
iktidar:
hükümet idaresini
elde bulundurma.
ilân:
yayma, duyurma, bil-
dirme.
ins:
insan, beşer, Âdemoğlu.
istibdat:
idarede görülen her
türlü kanun dışı tazyik, baskı.
istibdat-ı mutlak:
hiç bir hak
ve hürriyeti tanımayan tam
baskı, tam diktatörlük.
işkence:
bir kimseye verilen
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.