B
iriNCisi
:
gizli, gayriresmî ve bir kısım resmî, insafsız
düşmanlarımızın desiseleriyle nur Şakirtlerinin bedeline
bütün hücumları benim şahsıma ve benimle meşgul ol-
masına ve bilmeyerek ehemmiyeti benden bilmekle nur
Şakirtlerinin bir derece desiselerden ve hücumlardan kur-
tulmalarına bu ihtiyar ve perişan hayatım vesile olduğun-
dan, eski said’in on gençlik hayatı kadar kardeşlerimin
hatırı için şimdilik ona muvakkaten ehemmiyet veriyo-
rum.
eğer ben ortadan çekilsem, bana verdiği zahmet, ru-
humdan ziyade sevdiğim has kardeşlerime verilecekti. o
hâlde, bir zahmet, yüz adet zahmet olurdu.
i
kiNCisi
:
gerçi has kardeşlerim herbirisi mükemmel bir
said hükmünde nura sahiptirler. Fakat ihlâstan sonra en
büyük kuvvetimiz tesanüdde bulunduğundan; ve meşrep-
lerin ihtilâfıyla, hapiste olduğu gibi, bir derece tesanüd
kuvveti sarsılmasıyla hizmet-i nuriyeye büyük bir zarar
gelmesi ihtimaline binaen; bu bîçare ihtiyar hasta haya-
tım, tâ
Lem’alar
,
Sözler
mecmuası da çıkıncaya kadar ve
korkaklık ve kıskançlık damarıyla hocaları nurlardan
ürkütmek belâsı def oluncaya kadar ve tesanüd tam
muhkemleşinceye kadar o hayatımı muhafazaya bir
mecburiyet hissediyorum. Çünkü uzun imtihanlarda
mahkemeler, düşmanlarım, benim gizli ve mevcut kusur-
larımı göremediklerinden, hıfz-ı İlâhî ile bütün bütün be-
ni çürütemediklerinden, risale-i nur’a galebe edemiyor-
lar. Fakat hayat-ı içtimaiyede çok tecrübelerle mahiyeti
bedel:
yerine, adına, namına.
belâ:
musibet, sıkıntı.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
binaen:
-den dolayı, bu sebepten.
| 510 | Emirdağ Lâhikası – ıı
def:
kovma, uzaklaştırma.
desise:
hile, oyun, aldatmaca.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
galebe:
galip gelme, üstünlük.
gayr-i resmî:
resmî olmayan.
gerçi:
her ne kadar.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal ha-
yat, toplum hayatı.
hıfz-ı ilâhî:
Allah’ın koruması.
hizmet-i Nuriye:
Nur hizmeti,
Risâle-i Nur için çalışma.
hükmünde:
değerinde, ye-
rinde.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
başka bir karşılık beklemeksi-
zin, sırf Allah rızası için yapma.
ihtilâf:
ayrılık, bir konuda farklı
görüş ve düşünüş, fikir ayrılığı.
ihtimal:
olabilirlik.
ihtiyar:
yaşlı.
kusur:
eksiklik, noksan.
mahiyet:
aslı, esası, niteliği.
mecburiyet:
mecbur olma,
zarurîlik durumu, zorunluluk.
mecmua:
kitap, eser.
meşgul:
ilgilenen, uğraşan.
meşrep:
gidiş, hareket tarzı,
tavır, tutum, meslek.
muhafaza:
koruma.
muhkem:
sağlam, dayanıklı.
muvakkaten:
geçici olarak.
resmî:
devlet adına olan.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tecrübe:
deneme, sınama.
tesanüt:
dayanışma, birbirine
dayanma ve destek olma.
vesile:
bahane, sebep.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, meşak-
kat.
ziyade:
çok, fazla.