tebrik ve her gecesi bir nevi leyle-i kadir hükmünde hak-
kımızda menfaattar olmasını niyaz ederiz. Ve teşrik-i
mesai sırrıyla ve her has nurcu, umum nurcuların mane-
vî kazancına hissedar olmasıyla, manen binler dil ile ibâ-
det ve dua ve istiğfar ve tesbihat yapmaya hakiki uhuvvet
ve ihlâs ile mazhariyetinizi rahmet-i İlâhiyeden niyaz edi-
yoruz ve öyle de ümit ediyoruz.
Sani yen:
risale-i nur’un manen galebe-i tâmmesi ile
beraber, mason kısmının dinsizleri ve komünistlerin zın-
dıklar kısmı, habbeyi kubbe yapıp bahanelerle nurların
serbestiyetine mâni olmaya çalışıyorlar ki, yine bu defa
da manasız, sebepsiz otuz beş gün mahkememizi tehir
ettiler. Hatta kur’ân’ımızı vermemek için, avukatımızla
da gürültü etmişler. Fakat inayet-i İlâhiye onların bütün
plânlarını akîm bırakıyor. nurlar kemal-i ihtişamla İstan-
bul ve Ankara münevver gençlerinde büyük bir iştiyakla
kendi kendine intişar edip şakirtlerine ders veriyor. Bu
manevî galebesinin bir neticesidir ki, ezan-ı Muhamme-
dînin okunmasına çalışan Başvekile yüzer imza ile genç
münevverler teşekkür ve tebrik yazıyorlar.
Sa l i sen :
Buradaki talebeler de ramazan-ı şerifinizi
tebrikle beraber, kendilerince pekçok nümûneler içinde
eski komünistlerin işkencelerinden bir-iki nümûne yazıp
leffen size takdim ediyorlar. Belki bir vakit bu meâlde ga-
zetelerde bir makaleyi de neşredecekler.
Umumkardeşlerimvehemşirelerimeselâmve
duaedenvehastalıksebebiylevazife-iubudiyeti
akim:
neticesiz, sonu yok, başarı-
sız.
bahane:
vesile, sebep.
başvekil:
başbakan.
defa:
kere, kez, yol.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ezan-ı muhammedî:
Hz. Muham-
med’in tebliğ ettiği dinin ezanı.
galebe:
galip gelme, üstünlük.
habbe:
tane.
hakikî:
gerçek.
hemşire:
kız kardeş, bacı.
hissedar:
hisse sâhibi, hissesi olan.
hükmünde:
değerinde, yerinde.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli başka
bir karşılık beklemeksizin, sırf Al-
lah rızası için yapma.
inayet-i ilahiye:
Allah’ın yardımı.
intişar:
yayınlanma, neşrolma.
istiğfar:
tevbe etme, Allah’tan gü-
nahlarının bağışlanmasını isteme.
işkence:
bir kimseye verilen
maddî-manevî sıkıntı, eziyet.
iştiyak:
aşırı isteme, çok fazla arzu
etme.
kemal-i ihtişam:
ihtişamın, deb-
debenin son derecesi, mükemmel
heybet ve haşmetlilik.
komünist:
bütün malların ortak-
laşa kullanıldığı ve özel mülkiyetin
olmadığı iddiasında bulunan dü-
zen in mensubu olan kimse.
kubbe:
gökyüzü, sema.
leffen:
zarf ve mektup içine ko-
yarak.
Leyle-i kadir:
Kadir Gecesi, Kur’ân-
ı Kerîm’in dünya semasına nazil
olduğu gece, Ramazan’ın 27. ge-
cesi.
makale:
.
mana:
anlam.
manen:
mana bakımından, ma-
naca.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
mâni:
engel, mania, set.
mason:
dünyevi maksatlarla ku-
rulmuş, sıkı bir dayanışmayı esas
alan komitacı teşkilâtın mensubu.
mazhariyet:
nail olma, şeref-
| 516 | Emirdağ Lâhikası – ıı
lenme.
meal:
mana, anlam, mefhum.
menfaattar:
menfaat ve fayda
gören.
münevver:
bilgili, kültürlü
kimse, aydın.
neşir:
yayım, yayın.
nevi:
çeşit.
niyaz:
yalvarma, yakarma.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine
taraftar olan, Risale-i Nur’ları
okuyup neşreden kimse.
numune:
örnek.
rahmet-i ilâhîye:
Allah’ın son-
suz rahmeti, İlâhî rahmet.
ramazan-ı Şerif:
mübarek,
şerefli Ramazan ayı.
salisen:
üçüncü olarak.
saniyen:
ikinci olarak.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
serbestiyet:
serbestlik, rahat
ve serbest olma hâli.
sır:
gizli hakikat.
şakirt:
talebe, öğrenci.
takdim:
arz etme, sunma.
talebe:
öğrenci.
tehir:
erteleme, sonraya bı-
rakma.
tesbihat:
tesbihler, Cenab-ı
Hakkın bütün noksan sıfatlar-
dan uzak ve bütün kemal sı-
fatlara sahip olduğunu ifade
eden sözler.
teşrik-i mesai:
mesaileri bir-
leştirme, birlikte çalışma, işbir-
liği yapma, bir işi beraber
yapma.
uhuvvet:
kardeşlik, din kar-
deşliği.
umum:
bütün.
zındık:
Allah’a ve ahirete inan-
mayan, Allah’ı inkâr eden,
imansız, münkir.