GençlikRahberi
ile mektep talebelerinin nazarlarını dine
çeviriyor” diye ihbar edilmiş. Bunun üzerine hem bana,
hem ekser risale-i nur Şakirtlerine bazı vilâyetlerde ilişil-
miş. Hâlbuki ben, medreseden çıktığım için hocalardan
istimdad etmek lâzımken, bütün kuvvetimle Maarif daire-
sine ve mekteplilere itimad edip onlara dayanmak isti-
yordum. Çünkü nur dairesine girenlerin çoğu mektepli-
lerdir, hocalar azdır; çoğu çekindiği hâlde, mektepliler
kemal-i takdirle nurlara sahip çıktığından, kalbimden
derdim: İnşaallah Maarif dairesi nur Şakirtlerini himaye
edecek. Ve yardımları beklerken birden bize bu yeni ta-
arruzun sebebi matbu gençlik rehberi’nin ahirinde “nur
Şakirtleri, hükûmetin müsaadesine binaen, mümkün ol-
duğu kadar nur dershaneleri açılmak münasiptir” diye
bizim gizli düşmanlarımız Maarif dairesini aleyhimize çe-
virmeye çalışması bir vesile oldu.
Şimdiye kadar o düşmanlarımız, desiselerle kaç defa
adliye cihetiyle bizi perişan etmek istediler, muvaffak ola-
madılar, bir şey de çıkaramadılar. sonra mutaassıp ve
enaniyetli ve resmî makamlardaki hocaları aleyhimize
sevk etmeye çalıştılar, onda da bir şeye muvaffak olama-
dılar. Şimdi en ziyade bana yardıma güvendiğimiz Maarif
idaresini aleyhimize istimal etmekle, bu hükûmetin bazı
memurlarını üç mahkemede kat’î beraat kazandığımız
cemiyetçilik ve tarikatçılık bahanesiyle geniş bir dairede
bîçare masum nur Şakirtlerine ve beni risale-i nur’un
mütalâasından mahrum etmeye çalıştıkları bir zamanda
ve benim acınacak dört buçuk saat istintakımın aynı
adliye:
adalet işlerine ait.
ahir:
son.
aleyh:
karşı, karşıt.
bahane:
asıl sebebi gizlemek için
ileri sürülen uydurma sebep.
beraat:
suçsuzluğun sabit olması.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
binaen:
-den dolayı, bu sebepten.
cemiyetçilik:
cemiyet taraftarlığı,
particilik, grupçuluk.
cihet:
yön, sebep, vesile.
desise:
hile, oyun, aldatmaca.
ekser:
pek çok.
enaniyet:
kendini beğenme, ben-
cillik, egoistlik.
himaye:
koruma, muhafaza etme.
idare:
memleket işlerinin yürütül-
mesi, çekip çevrilmesi.
ihbar:
haber verme, bildirme.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
nasında kullanılan bir dua.
| 492 | Emirdağ Lâhikası – ı
istimal:
kullanma.
istimdat:
medet dileme, im-
dat isteme, yardıma çağırma.
istintak:
sorguya çekme.
itimat:
dayanma, güvenme,
emniyet etme.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
kemal-i takdir:
takdirin en
mükemmeli.
maarif:
Milli Eğitim.
mahrum:
bir şeye sahip ola-
mayan, yoksun.
makam:
memuriyet, memur-
luk yeri.
masum:
suçsuz, günahsız, saf,
temiz.
matbu:
tab edilmiş, basılmış.
medrese:
eski dönemde ders
okutulan düzenli öğretim ku-
ruluşu.
mektep:
okul.
mutaassıp:
bir meseleyi mü-
dafaada ifrata varan, körü kö-
rüne bir fikre bağlı olan, bağ-
naz.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
münasip:
uygun.
müsaade:
izin.
mütalâa:
okuma, dikkatli
okuma.
nazar:
düşünme, fikir, mülâ-
haza, niyet.
Nur:
Risale-i Nur.
resmî:
devletin olan, devlete
ait, devletle ilgili.
sevk:
ulaştırma, yöneltme.
şakirt:
talebe, öğrenci.
taarruz:
saldırma, sataşma,
ilişme.
talebe:
öğrenci.
tarikatçılık:
tarikat taraftarlığı.
vesile:
bahane, sebep.
vilayet:
il.
ziyade:
çok, fazla.