Şimşirî’ye teslim edip, hem Hintçe tercüme etmeye ve
Hind’e de göndermeye teminat alan kardeşimiz Hafız
Mustafa’ya binler barekâllah ve maşaallah ve es’adekâl-
lah deriz. Medresetüzzehra, Mekke-i Mükerremedeki o
büyük zatla muhabere etsin. Adresi şudur: “Mekke-i Mü-
kerremede Babü’s-selâmda Ahmed Ali Şimşirî” diye
mektup yazabilirsiniz.
Sani yen:
Bu defaki hâdise, bir habbeyi, evham yü-
zünden çok kubbeler yaptıklarını öğrendik. Bir emaresi
de şudur:
dâhiliye Vekilinin emriyle gece içinde Afyon Valisi,
emniyet Müdürüyle buraya gelip gecede menzilimi bas-
mak istemişler. Müddei Umumî muvafakat etmedi-
ğinden, sabaha kadar bekleyip, en ziyade aleyhimizde
bulunan iki adamı tayin edip, kilidimi kırıp füc’eten bas-
kın vermeleri; hem aynı gün
(HaşİYe)
faytonla çıktığım va-
kit –burada emsali vuku bulmayan– beş tayyare pek aşa-
ğıda uçup benim faytonumu bildikleri için etrafımda iki
defa dönmeleri, ikinci gün başka bir tarafa, çok görün-
meyen gizli bir dere tarafına faytonla giderken, aşağıda
uçan beş tayyareyi bir şey arıyor gibi gördük, anladık ki,
bizi arıyorlar. Yine aynen evvelki gün gibi, o beş tayya-
re etrafımızda ve kasaba üstünde gezip, odamıza girdiği-
miz zaman onların da gitmeleri kuvvetli bir emaredir ki,
Emirdağ Lâhikası – ı | 473 |
ortaya çıkma, oluş.
zat:
kişi, şahıs, fert.
ziyade:
çok, fazla.
HaşİYe:
evet, buradaki nur Şakirtleri namına tasdik ediyoruz, hâdise
aynen vuku buldu.
evet evet evet evet evet evet
terzi Mustafa İsmail Mustafa Hizmetkârı nuri Hayri ve Halil
aleyh:
karşı, karşıt.
bârekâllah:
Allah mübarek et-
sin, hayırlı ve bereketli olsun.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
emsal:
eş, benzer.
es’adekallah:
Allah seni
mes’ut etsin, mutlu kılsın.
evham:
vehimler, zanlar, ku-
runtular.
evvel:
önce.
füc’eten:
birdenbire, ansızın,
ani olarak.
habbe:
tane.
hâdise:
olay.
kubbe:
yarım küre veya küm-
betimsi yapılan bina damı.
maşaallah:
Allah nazardan
saklasın, ne güzel, Allah koru-
sun.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın doğuda (Van) yapılma-
sını idarecilere teklif ettiği, fen
ilimleriyle din ilimlerinin bir-
likte okutulmasını düşündüğü
üniversite.
menzil:
ev, oda, yer.
muhabere:
haberleşme.
muvafakat:
müsaade etme,
kabul etme.
müddeiumumî:
savcı.
saniyen:
ikinci olarak.
tayin:
vazifeye gönderme, bir
işe yerleştirme, atama.
tayyare:
uçak.
teminat:
güvence.
vuku:
olma, meydana gelme,