Barla Lâhikası - page 87

Œ
39
œ
[Şu fıkra Şamlı Hafız Tevfik’indir.]
Altın yaldızla yazılması lâzım gelen eser-i âlînizde
Resul-i Müçteba Aleyhi Ekmelü’t-Tehaya Efendimiz Haz-
retlerine dil uzatan, hain-i bîdin olan mülhit hainlerin ku-
ruyası dillerini, inayet-i İlâhî ve ruhaniyet-i Peygamberî ve
şeriat kılıncı ile kesmeye muvaffak olduğunuz şu eser-i
bergüzidenizi Cenab-ı Hak ind-i İlâhîsinde ve nezd-i Pey-
gamberîde kabul eylesin. Şefaat-i Nebeviyeye efendimi ve
fakiri de nail eyleyip, sancak-ı Muhammedî (
ASM
) tahtında
cümlemizi ihvanlarımızla beraber haşreylesin. Âmin.
Tevfik
ì®í
Œ
40
œ
[Yine Sabri’nin]
Burak-ı tevfikle hakaik-ı semavata rah-ı urucu irae ve
tefhim için tanzim ve tasnif buyurulan ve her bir lem’a-i
ulviyesi aklî ve naklî binler âyât ve alâim-i imanı fevkal-
had izah ve ispat eden ve bir mirkat-ı iman ve bir mir’at-ı
Vacibü’l-Vücud ve’l-Mennan olan ve saray-ı dâr-ı beka-
nın elmas bir miftahı bulunan Yirmi İkinci bahr-i hakaikı
inayet-i İlâhiye ile istinsaha muvaffak oldum.
Sabri
ì®í
BARLA LÂHİKASI | 87 |
isteme. nüshasını yazma, örneği-
ni çıkarma, kopya etme.
lâzım:
gerek, gerekli, lüzumlu.
lem’a:
parıltı, parlayış, parlama.
Mennan:
ihsanı bol, çok çok ih-
san eden, en çok nimet veren.
miftah:
açan alet, anahtar.
mir’at:
ayine, ayna.
mirkat:
merdiven, basamak, de-
rece, yükselip çıkılacak derece.
Muhammedî:
Hz. Muhammed’e
(
ASM
) ait, onunla ilgili.
muvaffak:
başaran, başarmış,
başarılı.
mülhit:
İslâm dininden ayrılan,
Allah’a ve dine inanmayan, Allah’ı
inkâr eden, dinsiz, imansız, mün-
kir.
nail:
muradına ermiş, emelini
gerçekleştirmiş, amacına ulaşmış.
naklî:
nakille ilgili, nakle ait.
nezd-i Peygamberî:
Peygamberi-
mizin yanı, manevî huzuru.
Peygamberî:
peygamberle ilgili,
risalet.
rah:
yol, sırat.
rah-ı uruç:
yücelere götüren yol.
Resul-i Müçteba:
seçilmiş pey-
gamber olan Efendimiz (ASM).
ruhaniyet-i Peygamberî:
Hz. Mu-
hammed’in ruhu, manevî gücü.
sancak:
tuğ.
sancak-ı Muhammedî:
Hz. Mu-
hammed’in sancağı, bayrağı.
saray:
büyük konak, kasır.
saray-ı dâr-i beka:
bâkî ve sü-
rekli olan âlemdeki saray.
semavat:
insanın olgunlaşıp yük-
seldiği büyük aşamalar, derece-
ler.
şefaat-i nebeviye:
peygamber
efendimizin şefaati, kurtarmak
dileği.
şeriat:
İslâmiyet.
taht:
aşağı, alt.
tanzim:
düzenleme, tertipleme,
ıslah etme, düzeltme, iyileştirme.
tasnif:
sınıflandırma, sınıflara
ayırma, sınıflama.
tefhim:
bildirmek, bildirilme, teb-
liğ.
uruç:
yukarı çıkma, yükselme.
Vacibü’l-Vücud:
varlığı zarurî ve
şart olan, yokluğu düşünüleme-
yen.
yaldız:
eşyaya altın veya gümüş
görüntüsü vermek için kullanılan
sıvı veya yaprak durumundaki al-
tın, gümüş ve bunların taklidi
olan madde.
aklî:
tutarlı, mantıklı düşünce,
fikir.
alâim:
nişanlar, belgeler, alâ-
metler, izler, işaretler, sem-
boller.
aleyhi ekmelü’t-tehaya:
ma-
nevî hediyeler, selâm ve dua-
lar onun üzerine olsun.
bahr-i hakaik:
apaçık haki-
katler denizi, gerçekler, deni-
zi.
beraber:
birlikte bulunan, bir
arada.
bîdin:
dinsiz.
burak-ı tevfik:
ışık hızıyla gi-
den bir Cennet bineği olan
burak gibi, maksada hemen
ulaştıran Allah’ın yardımı.
cümle:
bütün, hep, mecmu.
dâr-ı beka:
bâkî ve sonsuz
dünya; ahiret.
elmas:
çok kıymetli bir mü-
cevher.
eser-i âlî:
yüksek, değerli
eser.
eser-i bergüzide:
seçme, seç-
kin eser.
fakir:
zavallı, bîçare, âciz.
fevkalhad:
haddinden fazla,
pek çok, haddin ötesinde, üs-
tünde.
fıkra:
bent, madde, paragraf.
haşr:
toplanma, cem etme,
bir araya gelme.
ihvan:
sadık, samimî, candan
dostlar, arkadaşlar.
İlâhî:
Allah’la ilgili, Cenab-ı
Hakka dair.
inayet-I ilâhi:
Allah’ın yardı-
mı.
ind-i İlâhî:
Allah’ın katı, Al-
lah’ın indi.
irae:
gösterme, göstererek
öğretme.
istinsah:
nasihat alma, öğüt
1...,77,78,79,80,81,82,83,84,85,86 88,89,90,91,92,93,94,95,96,97,...720
Powered by FlippingBook