Barla Lâhikası - page 81

Œ
31
œ
[Yine Sabri’nin]
Sözler namında olan bahr-i muhit-i Nurda iki seneyi
mütecaviz bir zamandan beri, seyr ü seyahatimin seme-
re ve neticesini görüp bilmek hususunda şimdiye kadar
zemin ve zaman müsait olmadığından, sermaye-i ticare-
timin ne derecelere çıktığında; daha doğrusu bir ticaret
edinebildim mi, yoksa edinemedim mi, mütereddit ve mü-
tehayyir idim.
Hamden lillâh,
bu şehr-i rahmet ve mağfi-
rette, inayet-i Rabbaniye ve muavenet-i Peygamberiye ve
himemat ve daavat-ı Üstadâneleri berekâtıyla sermaye-i
ilmiye-i evveliye-i bendegânemin yüzde doksan dokuz de-
rece yükseldiğini fehmettim. O menabi-i ilmiye ve temsi-
lât-ı hakikîye, meclislerimi o kadar tezyin ve tenvir etmek-
tedir ki, arz etmekten âcizim. Beşerin pek ziyade ayağını
kaydıran şu asırda, gayetle harika ve fevkalhad cihazat ve
malzemeyi neşreden Nur Fabrikasından her nevi teçhiza-
tı almak farz olduğunu bilip her türlü sena ve sitayişe bi-
hakkın seza ve lâyık bulunan ve hiçbir suretle riyaya hamli
imkânsız olan müessese sahib-i azamına, ne derecelerde
ifa-i şükran ve arz-ı minnettarî eylesem yine hakkıyla va-
zife-i zimmetimi eda etmiş olamayacağım, efendim.
Sabri
ì®í
BARLA LÂHİKASI | 81 |
mağfiret:
Allah’ın, kullarının gü-
nahlarını bağışlaması, örtmesi, af-
fetmesi; İlâhî merhamet, gufran.
malzeme:
lüzumlu olan nesneler,
gerekli şeyler, gereç.
meclis:
toplantı.
menabir-i ilmiye:
ilim menbaı,
kaynağı.
minnettar:
bir iyiliğe karşı min-
net duyan.
muavenet:
yardım, yardım etme,
yardımcılık, teavün.
müessese:
manevî olarak yerleş-
miş, topluma tesir eden fikir, dü-
şünce v.b.
müsait:
elverişli, uygun, muvafık.
mütecaviz:
fazla, çok, artık.
mütehayyir:
hayrette kalan, şaş-
mış, şaşırmış, şaşkın.
mütereddit:
tereddüt eden, ka-
rar veremeyen, kararsız.
nam:
ad, isim.
neşr:
dağıtma, yayma, saçma,
serpme.
netice:
sonuç.
nevi:
şekil, çeşit.
rahmet:
acıma, merhamet etme,
esirgeme, bağışlama, şefkat gös-
terme.
riya:
iki yüzlülük, yalandan gös-
teriş, samimiyetsizlik.
sahib-i azam:
büyük sahip.
sahip:
bir şey üzerinde tasarruf
veya mülkiyet hakkı olan, malik,
sahip.
semere:
meyve, yemiş.
sena:
överek bahsetme, övme,
övüş, medih.
sermaye-i ilmiye-i emeliye-i
bendegâne:
hizmetçinizin evvel-
ki ilim sermayesi.
sermaye-i ticaret:
ticaret serma-
yesi.
seyr ü seyahat:
hareket etme,
gezme.
seza:
lâyık.
sitayiş:
övme, övüş, methetme,
sena.
suret:
biçim, görünüş, kılık, kıya-
fet.
şehr-i rahmet:
rahmet ayı, rama-
zan ayı.
şükran:
teşekkür etme, iyilik bil-
me.
temsilat-ı hakikîye:
gerçek tem-
siller, örnekler.
tenvir:
nurlandırma, aydınlatma,
ışıklandırma.
tezyin:
süsleme, ziynetlendirme.
ticaret:
kâr.
vazife-i zimmet:
bir kimsenin
yüklendiği görev.
zemin:
yer.
ziyade:
çoğunlukla.
âciz:
beceriksiz, kabiliyetsiz.
arz-ı minnettarî:
minnettarlı-
ğını bildirme.
azam:
büyük.
bahr-i muhit:
okyanus.
bahr-i muhit-i nur:
geniş nur
deryası, nur denizi.
berekât:
saadetler, mutluluk-
lar, hayırlar, meymenetler.
bihakkın:
tamamıyla, hakkıy-
la.
cihazat:
cihazlar, kendilerine
ihtiyaç duyulan maddî mane-
vî aletler, lüzumlu aletler,
azalar, organlar.
daavat-ı Üstadâne:
üstadı-
mın duaları.
derece:
mertebe, kademe.
eda:
yerine getirme.
fabrika:
işlenmemiş veya ya-
rı işlenmiş maddelerin maki-
ne, araç ve benzeri ile işlene-
rek tüketime hazır duruma
getirildiği sanayi kuruluşu,
üretim evi.
farz:
zarurî.
fehim:
anlama, anlayış, kav-
rayış, idrak, zekâ, akıl.
fevkalhad:
haddinden fazla,
pek çok, haddin ötesinde, üs-
tünde.
gayet:
çok, fazla, son derece.
hamden-lillâh:
Allah’a hamd
olsun.
haml:
isnat, atıf, yakıştırma,
yorma.
himmet:
yardım, ihsan, lütuf.
husus:
iş, keyfiyet.
ifa-yı şükran:
teşekkür etme.
ilmî:
ilim ile ilgili, ilme dair.
imkân:
olanak.
inayet-i Rabbaniye:
yüce ya-
ratıcı olan Allah’ın yardımı.
lâyık:
uygun, yakışır, müna-
sip.
1...,71,72,73,74,75,76,77,78,79,80 82,83,84,85,86,87,88,89,90,91,...720
Powered by FlippingBook