Barla Lâhikası - page 64

Œ
10
œ
Eser, emsali gibi nurlu ve hikmetlidir. İnşaallah temen-
ni buyurduğunuz vecihle Ümmet-i Muhammed’in içtimaî
ve pek mühim bir yarasına kat’î deva olur. Doğrudan
doğruya nur-i Kur’ân olan mübarek
Sözler
’in kast ve işa-
ret edilmek istenildiğini arz ettim ve makam-ı tasdikte
şimdiye kadar kendisine birkaç Sözü de okudum ve im-
kân buldukça da okuyacağım. Lâyüad ve lâyuhsa niam-ı
Sübhaniyesine mazhar olduğum Allahü Zülcelâl tebareke
ve teâlâ ve tekaddes hazretlerine hamd ve şükürden âciz,
isyan ile âlûde iken zat-ı Üstadâneleri bizi izn-i Rabbanî
ile o mübarek münevver Sözler ile irşat edip zulmetten
nura çıkardınız.
Taharri-i hakikat ile ömür geçirir iken mukadderat bu
asi bîçareyi de beş sene evvel Şah-ı Nakşibend Hazretle-
rinden “Muhammedü’l-Küfrevî” hazretlerine doğru açılan
tarik-ı Nakşibendîye ithal eylemişti. Sonra muvakkat bir
küsuf neticesi olarak yol kaybolmuş, zulmet ve dikenler
içinde kalınmış iken nurlu Sözler’inizle zulmetten nura,
girdaptan selâmete, felâketten saadete çıktım.
(1)
»
u
`Hn
Q p
?°r
†n
a r
øp
e Gn
ò'
g !o
ór
ªn
ër
dn
G
ferman buyuruyorsunuz ki,
imanı kurtarma zamanıdır.
(2)
p
ør
«n
©r
dGn
h p
¢Sr
Gs
ôdG n
¤n
Y
Hulûsî
ì®í
âciz:
eli yetmez, gücü yetmez,
güçsüz.
Allahü Zülcelâl:
celâl sahibi, bü-
yüklük, izzet, heybet ve azamet
sahibi Allah.
âlûde:
bulaşmış, bulaşık.
arz:
söyleme, ifade etme.
asi:
günah işlemiş, günahkâr.
bîçare:
çaresiz, zavallı, şaşkın.
deva:
ilâç, çare, tedbir.
emsal:
eş, benzer.
eser:
kitap.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
başlangıç.
felâket:
büyük dert, belâ.
ferman:
emir, buyruk.
girdap:
tehlikeli yer, tehlikeli şey
ve zaman.
hamd:
teşekkür, şükran.
hazret:
saygı, ululama, yüceltme,
övme maksadıyla kullanılan ta-
bir.
hikmet:
akıl, söz ve hareketteki
uygunluk.
içtimaî:
toplumla alâkalı, cemiye-
te ait, sosyal.
idhal:
dâhil etme, içine alma,
sokma.
imkân:
iyi şart, elverişli şart.
irşat:
doğru yolu gösterme, doğ-
ru yola yöneltme, gafletten uyan-
dırma, uyarma.
isyan:
başkaldırma, itaatsizlik,
serkeşlik, emre karşı gelip ayak-
lanma.
izn-i Rabbanî:
yüce yaratıcı olan
Allah’ın izni.
kasıt:
niyet, kurma.
kat’î:
kesin.
küsuf:
örtü, perde.
lâyüad ve lâyühsa:
hesapsız ve
sayısız.
makam-ı tasdik:
tasdik makamı,
kabul etme makamı.
mazhar:
nail olma, şereflenme,
kavuşma; nail olmuş, erişmiş, ka-
vuşmuş.
mukadderat:
Allah tarafından
ezelde takdir olunmuş şeyler, ile-
ride meydana gelecek haller ve
olaylar, alın yazısı.
muvakkat:
belirli bir zamana
mahsus, vakitli, süresiz, geçici.
mübarek:
feyizli, bereketli.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
münevver:
nurlanmış, nurlandı-
rılmış, parlatılmış, aydınlatılmış.
netice:
sonuç.
niam:
nimetler, ihsanlar, iyilikler,
lütuflar, bağışlar.
niam-ı Sübhaniye:
kusurdan
uzak ve yüce oyan Allah’ın ni-
metleri, bağışları.
nur-i Kur’ân:
Kur’ân-ı Kerîm’in
nuru, aydınlığı, ışığı.
ömür:
ömür, yaşama, yaşa-
yış, hayat.
Rabbanî:
Allah’a ait.
saadet:
Hayra, ebedî kurtulu-
şa ermek için Allah’ın insana
yardım etmesi.
selâmet:
kurtuluş, halâs.
şükür:
nimet ve iyiliğin sahi-
bini tanıma ve ona karşı min-
net duyma.
taharri-i hakikat:
hakikati
araştırma, doğruyu arama,
araştırma,.
teala:
değerli, yüce.
tebareke:
mübarek etsin, yü-
celsin, mukaddes ve münez-
zeh olsun manasında bir dua
sözü. (Allah lâfzı ile birlikte
kullanılır.
tekaddes:
Allah noksan ve
ayıptan beridir.
temenni:
rica.
ümmet:
Müslümanların ta-
mamı; bütün Müslümanlar.
vecih:
yön, şekil.
zat:
kişi, şahıs, fert.
zat-ı üstadâne:
Üstadın ken-
disi
zulmet:
Allah’ın nurundan
mahrum olma hâli, karanlık.
1.
Rabbimin bu fazlından dolayı ezelden ebede kadar Allah’a hamd olsun. (Metnin “Elhamdü-
lillâh” kısmı birçok ayette geçmektedir. Sonraki kısım ise Neml Suresinin 40. ayetidir.)
2.
Baş, göz üstüne.
| 64 | BARLA LÂHİKASI
1...,54,55,56,57,58,59,60,61,62,63 65,66,67,68,69,70,71,72,73,74,...720
Powered by FlippingBook