çevirecek bir suale cür’et eylediği için “Gel haydi, Ha-
rem-i Şerif’e girelim. Oranın bugünkü hâlini ve esbabını
biraz anlatayım” demek nev’inden olan Yirmi Sekizinci
Mektubun Altıncı Meselesini de okudum. Çok istifade et-
tim. Allah sizden razı olsun.
Hulûsî
ì®í
Œ
92
œ
[Hulûsî Bey’in fıkrasıdır.]
Bu defa lütuf ve inayet buyurulan Yirmi Sekizinci
Mektubun Yedinci Meselesini hürmetle aldım. Tazimle ve
defaatle mütalâa ettim. Ayrıca bir defa yeni talebeniz Ha-
fız Ömer Efendi’ye ve bir defa pederim ve eski hocalarım-
dan İbrahim Efendi ve bir dostumuza ve bir defa da Fethi
Bey’e okudum. İnşaallah yine okur ve okuttururum. Bu
mübarek mektubunuzla başta şu bîçare olduğu hâlde, din-
leyenlerin ehval-i ahire dolayısıyla kalblerinde hâsıl olan
manevî yaraya çok mükemmel ve münasip bir merhem
vurdunuz
(1)
$G p
án
ªr
Mn
Q r
øp
e Gƒo
£n
ær
?n
J n
’
nass-ı celîlini hatırlata-
rak, Allah’ın lütfuna ve Habib-i Ekrem’inin (
ASM
) ruhaniye-
tine, Kur’ân’ı Azîmüşşan’ın
(2)
p
án
YÉ°s
ùdG p
?Én
«``p
b '
‹p
G p
?ho
õt
ædG p
?s
hn
G r
øp
e
devam ettiğine şüphe kalmayan, i’cazına dehalet ve haki-
kî sabırla bu acılara mukabele ederseniz, inşaallah yakın
ve nurlu istikbale mazhar olursunuz, gibi hakikaten pek
azîm bir müjde vermiş oldunuz. Bîçaregân-ı ümmete,
BARLA LÂHİKASI | 153 |
mazhar:
nail olma, şereflenme.
merhem:
melhem, deriye, yara-
ya sürülen ilâç.
mesele:
önemli konu.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
mukabele:
karşılık verme, karşı-
lama.
münasip:
uygun.
mütalâa:
okuma, dikkatli okuma.
nev:
tür, çeşit.
nurlu:
aydınlanmış.
peder:
baba.
razı:
rıza gösteren, hoşnut olan.
ruhaniyet:
ruhanî reislik sıfatı.
sabır:
dayanma, katlanma, zor-
luklara dayanma gücü.
sual:
soru.
talebe:
talep eden, öğrenci.
tazim:
saygı gösterme, ikram et-
me.
ahire:
son.
azîm:
büyük, yüce, ulu.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
bîrçaregân-ı ümmet:
çaresiz
Müslüman.
cür’et:
cesaret etme, yürekli-
lik, yiğitlik.
defaat:
kereler, defalar, kez-
ler, yollar.
dehalet:
girme, birinin hima-
ye ve merhametine sığınma.
ehval-ı ahir:
son durum.
esbap:
durum.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
hakikaten:
doğrusu, gerçek-
ten.
Harem-i Şerif:
Kabe ve civarı.
hâsıl:
elde edilenlerin hepsi,
meydana gelme.
hürmet:
riayet, ihtiram, saygı.
i’caz:
mu’cizelik, insanların
benzerini yapmaktan âciz
kaldıkları şeyi yapmak.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
istikbal:
gelecek.
lütuf:
ikram ve yardımda bu-
lunma.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
1.
Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. (Zümer Suresi: 53.)
2.
İlk nüzulü anından kıyamet gününe kadar.