muhtelifü’d-derecat zevi’l-efkâr ve elbabın her biri, Nur-
ların ancak yüzde birer hassalarını ve fevaidini görerek,
dellâl-ı Kur’ân’ın bir dereceye kadar nidalarını taklide ça-
lışmaları, ayrıca bir zevk ve letafet ihsas ediyor.
Nur deryasını görmeyen bazı kimseler müştakane so-
ruyorlar ki: Mensup bulunduğunuz Nur eczahanesinde ne
gibi mualecat var ve asıl mevzuları nedir? Evvelce bu sua-
le karşı
Risaletü’n-Nur’
u mümkün ise, birer birer göster-
meye, değilse aklım erdiği kadar söylemeye mecbur idim.
Şimdi ise
Risaleti’n-Nur’
un yüzde on nispetinde mevzuu-
nu mümkün mertebe ifadeye hazırım. Ve nîm bir fihristi-
ni andırır Yirmi Yedinci Mektubu veriyor ve bildiriyorum.
Cüz’î-küllî maksadımı bildirebiliyorum. Nurların ekser ak-
samı vücuda geldikten sonra Yirmi Yedinci Mektup âde-
ta işaret tabancası gibi endaht edildi. Ve hem de Nur der-
yasının askerleri beyninde, bir nevi müsabaka vazifesini
de gördü. Her müntesip meşher-i Nur’a, az-çok hünerini
döktü.
Sabri
ì®í
Œ
87
œ
[Sabri’nin fıkrasıdır.]
Eyyühe’l-Üstad!
Iyd-i saîd-i fıtrînizi tebrik ve bilvesile dest ve dâmen ke-
rimanelerini öperim.
âdeta:
sanki.
aksam:
parçalar, bölümler, kısım-
lar.
beyn:
arasında.
bilvesile:
bu vesileyle, yeri gel-
mişken.
cüz’î:
küçük, az.
dâmen:
etek.
dellâl-ı Kur’ân:
Kur’ân’ı ilân eden,
tanıtan, hizmet eden.
derya:
deniz, bahr.
dest:
el.
eczahane:
ilaç yapılan ve satılan
yer.
ekser:
pek çok.
elbâb:
akıllar, akıllı kimseler.
elbâb:
akıllı kimseler.
endaht:
atma, atış; atılma.
evvelce:
daha önce.
Eyyühe’l-Üstad:
Ey Üstad!
fevait:
faydalar.
fihrist:
liste, katalog.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
hâs:
hususî, mahsus, özel.
hassa:
özellik, nitelik.
hüner:
marifet, bilgililik, usta-
lık.
ıyd-i saîd-i fıtrî:
oruç ayı olan
mübarek ramazanın mutlu
bayramı.
ihsas:
hissetirme, sezdirme.
kerîmane:
kerim olan.
küllî:
umumî, genel.
letafet:
lâtiflik, hoşluk.
maksat:
gaye.
mensup:
bir şeye veya kim-
seye alâkası bulunan, bağlı
olan.
mertebe:
derece.
meşher-i nur:
nurun gösteril-
diği yer.
mevzu:
konu.
mualecat:
bir hususta çalış-
malar.
muhterifü’d-derecat:
türlü
türlü dereceler, çeşitli aşama-
lar.
müntesip:
mensup bağlı.
müsabaka:
yarışma.
müştak:
arzulu, fazla istekli,
iştiyak gösteren.
nevi:
çeşit.
nida:
ses verme.
nim:
yarı.
nisbetinde:
oranında, ölçü-
sünde.
Nur:
ilim.
sual:
soru.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nur-
sî Hazretlerinin, özel isim yeri-
ne geçen bir sıfatı; öğretici, öğ-
retmen.
zevî’l-efkâr:
fikir sahipleri dü-
şünürler.
| 142 | BARLA LÂHİKASI