"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Müfritane İrtibat yolunda Doğu ve Güneydoğu Seyahati-1

Osman ZENGİN
01 Kasım 2024, Cuma
70’li, 80’li senelerde bizler, bunu çok yapardık. “Müfritane irtibat sevdalısı ve muhabbet fedâisi” prensiplerine göre yaptığımız bu nev’i seyahatlerde, Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki kardeşlerimizi ziyaret eder, şevk alır, şevk verirdik.

SEYAHAT: OSMAN ZENGİN
[email protected]

SEYAHAT NOTLARI

O senelerdeki; uhuvvet, muhabbet, birbirine fânî olmak gibi vasıflar biraz zayıfladığından, o seyahatler de, maalesef çok yapılamıyor. Bundan birkaç sene önceki konuşmamızda, Cizre’den Servet Sönmez kardeşimiz, bizi oralara dâvet etmişti. Hattâ İstanbul’da bulunan kardeşi Haşim de “Osman Ağabey, gideceğiniz zaman haber edin, ben sizi uçakla götürürüm, yorulmazsınız” de-mişti. Ama araya giren pandeminin de tesiriyle, bu dâvet ve arzu tahakkuk edememişti.


Aksaraylı kardeşlerle...

Bu sene, Allah’a şükür, birçok yerdeki hizmet faaliyetlerine iştirak edebilmiştik. Kardeşleri-mizle bir araya gelip, yaşadığımız o cennetî hâller, bize, Servet kardeşin dâvetini tahattur ettirdi. Arkadaşlarla konuştuk. Kararlaş-tırdığımız günde, ben Bursa’dan Ankara’ya geldim. Beş kişi (İsmail Özdemir, Mehmed Yılık, Şeref Alan ve İskender Ertop ile beraber) 7 Ekim’de yola koyularak, ilk durağımız Aksaray’a akşam namazı sonrası vâsıl olduk. Daha önceden, Bursa mezunlarımızdan, hemşehrim olan Mehmed Kışlakçı kardeşime, geleceğimizi haber ettiğimden, bizi güzel karşıladılar. 

O akşam, sohbet günü olmamasına rağmen, bizi, sohbet mekânında karşıladılar. Muhabbetî hâllerden sonra, ertesi sabah kahvaltıdan sonra, bize Aksaray’ı gezdirip, Ulu Camiini ve diğer tarihî yerleri anlattılar. Eğri minareyi gördük. Bir de, Bursa’nın “Somuncu babası ”nın kabrinin orada da olduğunu müşahede ettik. Malatya’da diye biliyorduk, ama demek ki “Yunus Emre” gibi ona da bazı yerler sahib çıkıyor.


Aksaray Eğri Minare

MUHABBETÎ HALLER YAŞANDI

8 Ekim günü, öğleye doğru Aksaray’dan ayrılıp Adana’ya geldik. Takriben yirmi sene evvel Adana’ya gelişimi, muhterem Sami Narin ağabeyin arabasıyla, rahmetli Ali Kanıbir Ağabeyin, beni havaalanından aldıklarını hatır-ladım. Daha önce konuştuğumuz kahraman Süleyman Uçar kardeşimizin tarifiyle, “Zübeyir Gündüzalp” apartmanını bulduk. Orada da, bazı arkadaşlarımızla buluşup, hemhâl olduk, sohbetlerine iştirak ettik. Çok güzel muhabbetî hâllerden sonra, gündüz oradan ayrıldık.


Gaziantepli kardeşlerle...

9 Ekim günü, Gaziantep’e geldik. Bizi orada, fedakâr Ahmed Şahin kardeş bekliyordu. Yine, Mehmed Çemberlitaş kardeşimizin de, Ahmed kardeşin ofisine gelmesiyle, hem maddî, hem mânevî muhabbet sofrasına iştirak edip, sohbetler ettik. Ahmed kardeş ile kaç senedir tanışıyorduk, ama Ankara’dan kadîm ağabeyimiz, Ömer Pektaş’ın, onun dayısı oldu-ğunu bilmiyorduk. Onu da öğrendik.


Aksaray Hayır İşleri Vakfı’nı ziyaret ettik.


Aksaray Ulucami

BEDİÜZZAMAN VAKFINDA SICAK KARŞILAMA

Aynı gün Gaziantep’ten hareket edip, Şanlıurfa’ya müteveccihen, yola revan olduk. Urfa’da bizi, yol boyunca tâkib edip karşı-layan, Ahmed Zorlu kardeşimizle buluşup “Bediüzzaman vakfına” gittik.

Diğer Urfalı arkadaşlar da bizi bekliyordu. Yine, on-ların misafirperverliği ile beraber sohbete iştirak ettik.

Orada, beni en çok sevindiren şeylerden biri de, kadim dost ağabeyimiz, Üstadın talebelerinden, rahmetli Mustafa Türkmen-oğlu’nun mahdumu, Doç. Dr. M. Ali kardeşimizle görüşmemiz oldu.

10 Ekim günü, Urfa’dan ayrılıp, Kızıltepe’deki, Ankara’dan, yarım asır öncesi talebelik arkadaşımız, Mehmed Aksoy hocamızı arayıp, oraya geleceğimizi haber edip, buluştuk.  Hep beraber, sohbet edip, oradan ayrılıp, Mardin’e geldik. Mardin’de bulunan genç arkadaşlarımızla mülâki olup, acele ve kısa bir Ulucami’de namaz molası verip, oradan da ayrılıp, Cizre’ye geldik. Bizi, Servet Sönmez kardeşimiz karşıladı, evinde bir ziyafet faslından sonra, sohbet mekânı-mıza gittik. Orada da;  diğer arkadaşlarla hemhâl olduk. O akşamki sohbetlerine iştirak ettik. O gece orada kaldık.

CİZRE: HZ. NUH VE CEZERÎLERİN DİYARI

11 Ekim günü, sabah kahvaltısından sonra, muhterem Abdulaziz kardeşimiz, bizi tarihî mekânlara götürdü. Burada; Hz. Nuh’un (as), Ahmed-el Cezerî (mutasavvıf, şair), İsmail Ebu’l-iz el Cezerî (ilk robotu îcad eden zat) kabirlerini ziyaret ettik. Ayrıca, Kırmızı medrese, oradaki ters kubbe, Mir Abdal medresesi ve çilehanesi ile Mem’uz in (oranın Leylâ ve Mecnunu) gördük. Cizre’nin isminin nereden geldiğini düşünürken, Hz. Nuh, Cudî dağı, tufan, vs. birleştirince kendi kendime dedim ki; “Hz. Nuh ve tufandan sonra, gemi Cudî dağına oturduktan ve Allah’ın; “Ey yer, suyunu yut! Ey gök, suyunu tut!” emrinden sonra, su yavaş yavaş çekilirken, demek ki, orada bir yarım ada meydana gelmiş ve Arabca aslı “Cezire ”’den bozulmuş.

Muhtemelen de Cumhuriyet devri marifetiyle ‘Cizre’ yapılmış” dedim. Ve bu kanaatimi Abdulaziz kardeşe sorduğumda ve araştır-mamda da, doğru olduğunu anladım. Hz. Nuh’un Türbesini ziyaret ederken, Abdulaziz kardeşimiz, yine anlatıyordu. Türbenin içinden, bize yakın yaşta, ziyaretçi bir zat çıktı. O da müdâhil olup, bir şeyler anlattı.

Cudî dağından filân bahsedilince, dedik ki; “Gemi, Ağrı dağında diyorlar.” Adam şöyle bir baktı. “O, Amerika’nın uydurması. Rusya’yı, öyle yüksek bir yerden tarassut edebilmek için uydurdu ki, Ağrı dağına rahat çıksınlar.” Sonradan düşün-düm. Hakikatten de, o ilk insanları Cenab-ı Hak, sıcak ve soğuğun ortası bir beldede yaratmış ve yaşatmıştı. Hz. Âdem’i (as), Cennet’ten, Mekke’ye indirip, orada yaşatması gibi… Cizre de, sıcaklık bakı-mından mutedil bir yer idi. Ağrı ise malûm soğuk. Sonra beş bin küsur metre yükseklikten, insanların ovaya inmesi de zordur.         

-DEVAM EDECEK-

Okunma Sayısı: 2759
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • süleyman ALIÇ

    1.11.2024 08:54:57

    Tebrikler tebrikler ne güzel bir yazı ve gezi Rabbim bu tür gezi ve yazıların adedini ziyade eylesin bu gezi ve yazılara her zaman çok çok ihtiyacımız vardır sizi ve yol arkadaşlarınızı İsmail abimiz başta olmak üzere canı gönülden tebrik ediyorum.

  • Abdulkadir Ceylan

    1.11.2024 00:19:47

    Allah’ın emri olarak: "Ey arz, suyunu yut ve ey gök! Yağmuru tut." denildi. Su çekildi ve iş bitirildi. Gemide CÛDİ dağı üzerinde kararlaştı ve : "-Zâlimler helâk olsun." denildi. (Hud Suresi) Bu ayetin sarih ifadesinden geminin Cudi'ye indiği katidir.

  • Mehmet Ali

    1.11.2024 00:09:14

    Muhterem Osman ağabeyimizin müfritane irtibatı hakkelyakin manasında tebliğinin nişanesi kıymetli ziyareti şevke medar olmuştur inşaallah ALLAH ondan ve kıymetli refiklerinden razı olsun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı