Diyanet, yine yapacağını yaptı. 12 Temmuz 2024 Cum'a namazı hutbesinde, " siyaset" yaptı. Üstelik de, önümüzde, " aşure günü" gibi büyük bir hadise varken...
Evet sevgili diyanet, göreceğiz sizi, öyle üvey evlâd muamelesi yok! İhtilâlse ihtilâl. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat. Onlar da ihtilâl olduğuna göre, bakalım günleri geldiğinde, onlar için de hutbe okuyacak mısınız?
Niye ya? Her sene temcid pilâvı gibi, birilerine "vuracağız!" diye, bütün dinî cemaat ve tarikatlara, " en iyi cemaat, camii cemaati" diyerek, zımnî bir şekilde vuruyorsunuz ya... Bu hakkı nereden aldınız? Siz, dinî bir müessese mi, bir partinin "arka bahçesi" misiniz?
İnsanlar; dinsizlikten, imansızlıktan, ahlâksızlıktan yanıyor, telef oluyor. Dinî müessesenin başı olarak, siz bu yangınları söndüreceğinize, kalkıp, verilen emri yerine getirip, siyâsî hutbe hazırlıyorsunuz! Üstelik de, bir çok hakikî dindar insanları rencide ederek. Bugün, hutbe metninden haberi olan kaç kişi camiiye gitmedi. Bunun vebali kime ait?
Biz bunları söylerken, 15 Temmuz'un bir tarafı olanların yanındaymışız gibi söylemiyoruz. Biz Yeni Asya olarak, bütün ihtilâllerin, antidemokratik her hadisenin karşısındayız. Biz, diyanet diyanetliğini bilsin, minbere de, kürsüye de, mihraba da siyâset bulaştırmasın istiyoruz. Dediğimiz gibi, birilerine "göndermede bulunacağız" diye, diğer cemaat ve tarikatları rencide edemezsiniz, buna hakkınız yok! Kendi aslî işinize bakın!
Hem sonra, islâm tarihinde çok mühim bir yeri olan aşere (aşure) günü önümüzdeyken, onu ana hutbe mevzuu olarak niye yapmıyorsunuz da, dinî bir mes'ele olmayan, siyâsî bir mevzuu, ana madde yapıyorsunuz?
Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin dediği şu sözlere “...bazı gafiller, hutbenin Türkçe okunmasını istihsan ediyorlar (güzel görüyorlar) ki, halkın bilhassa siyâsî ahvâlden (hâllerden, vaziyetlerden) haberleri olsun. Hâlbuki bu gibi ahvâl-i siyâsîye (siyâsî hâller, hadiseler) yalandan, hîleden, şeytânî fikirlerden hâlî (uzak) değildir. Hutbe makamı ise, ahkâm-ı İlâhiyenin (Allah’ın hükümlerinin, emirlerinin) tebliği (îzah edilmesi) için ittihaz edilmiş (kabul edilmiş) bir makamdır…” kulak asıp, Hutbelerde ve camiilerde, aslı " hile, yalan ve şeytanî fikirler" olan siyasetten vaz geçin! Ahkâm-ı ilâhiye'yi tebliğ ve ve ittihaz ediniz!