Anne, çocuk eğitiminde çok kritik bir rol üstlenir.
İslam’da, çocuğun iyi ya da kötü yetişmesinde ailenin etkisi vurgulanmış ve Rasulullah (sav) tarafından bu husus şu hadisle ifade edilmiştir: “Her çocuk fıtrat üzerine doğar, onu anne ve babası Yahudileştirir veya Hıristiyanlaştırır veya Mecusileştirir.” (Müslim, Kader 22). Bu hadis, anne ve babanın, özellikle de annenin, çocukların kişiliği ve inanç dünyası üzerindeki büyük etkisini açıkça göstermektedir.
Annenin, çocuğunu doğurmadan önceki dönemde bile eğitimi başlar. Gebelik süreci, sadece fiziksel değil, psikolojik ve ruhsal bir eğitim dönemi olarak kabul edilebilir. Annenin sağlıklı beslenmesi, ruh hali ve genel fiziksel sağlığı, doğacak çocuğun gelişimini doğrudan etkiler. İslam’da helâl kazanç elde etmek, bir insanın sadece maddî ihtiyaçlarını karşılaması için değil, aynı zamanda ailesinin sağlıklı ve ahlâkî bir şekilde büyümesini sağlamak amacıyla da kutsal bir sorumluluktur. Helâl beslenme ve helâl bir yaşam, çocuğun zihinsel, fiziksel ve duygusal gelişimi üzerinde büyük bir etki yapar.
Anne, bir “şefkat kahramanı”dır. Çocuğunu hem dünya hem de ahiret hayatı için eğitme sorumluluğu vardır. Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar isimli eserinde annenin şefkatini ve bu şefkatin ne kadar derin bir sorumluluk taşıdığını ifade eder. Anne, gerektiğinde hayatını çocuğu için feda eder; o çocuğun eğitimini ve başarısını o kadar önemser ki, ona dünya saadeti sağlayabilmek için her şeyi yapar. Ama ahirette o çocuğun imanını güçlendirmek ve ona doğru bir eğitim vermek, onun en önemli görevidir.
Bediüzzaman, annenin sadece dünyada değil, ahirette de çocuğunun en iyi şekilde yetişmesi için büyük bir çaba harcaması gerektiğini vurgulamaktadır. Eğer anne sadece dünyaya yönelik bir eğitim verirse, bu hem çocuğun hem de annenin ahiretteki sorumluluğuna zarar verebilir.
Bediüzzaman Said Nursî’nin Kendi Tecrübesi:
Üstad Bediüzzaman Said Nursî, anne tarafından verilen eğitimin insan hayatındaki etkisini kendi deneyimlerinden de aktarır. Annesinin ona verdiği manevî telkinlerin ve eğitimlerin, hayatının her anında ona yol gösterdiğini ifade eder. Şöyle der: “Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve manevî derslerdir ki, o dersler fıtratımda, âdeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini aynen görüyorum.” (Lem’alar, 24. Lem’a). Bu sözler, annenin çocuğuna verdiği manevî eğitimin, sadece çocuğun gelişimini değil, hayatının her yönünü etkileyen bir temel olduğunu gösterir. Anne, çocuğun hem fıtraten hem de manen büyümesine yardımcı olacak değerleri ve ilkeleri aşılar. Bu, çocukların gelecekteki başarılarını ve inançlarını şekillendiren temelleri atar.
Anne, çocuğun hem dünyada hem de ahirette başarılı olabilmesi için hayatî bir rol oynamaktadır. İslam’a göre, bir anne sadece fiziksel bakım değil, manevî bir rehberlik de yapmalıdır. Annenin verdiği eğitim, çocuğun ahlâkî, dinî ve zihinsel gelişiminde en önemli faktördür. Bu nedenle, anneye düşen görev sadece dünya işlerini düzenlemek değil, çocuğunun ruhsal ve manevî gelişimine de katkıda bulunmaktır.
Ne mutlu çocuğunu iman ve Kur’ân hizmetinde yetiştirenlere annelere.