"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Anlatım Bozuklukları-1 - Şapka Deyip Geçmeyin 20

Nahit TOPALOĞLU
26 Eylül 2024, Perşembe
Gereksiz kelime kullanmak

Hoca ders anlatırken, genç mollalardan biri parmak kaldırmış:

-Susadım hocam!

Hoca sinirlenmiş: “Öyle denmez... ‘Derûnum âteş-i nâr ile püryân idigünden, bir kadeh lebrîz-i âb-ı hoşgüvâr nûş eyleyerek, teskîn-i âteş ve bu sûret ile iktisâb- ı ferâh-ı bî-şumâr eylemeliyim’ demeliydin. Cahiller gibi ‘susadım’ demek olur mu?”

Aradan zaman geçmiş, bir gün sınıftaki mangaldan sıçrayan bir kıvılcım, hoca efendinin sarığının kıvrımına girmiş.

Genç molla parmağını kaldırmış: 

-Ey hâce-i bî-misâl, v’ey üstâd-ı zî-kemâl! Bu şâkird-i pür-ihmâl, şol vechile arz-ı hâl eyler ki; bu hikmet-i müte’âl, nâr-ı mangaldan bir şerâre-i cevvâl pertâb ile ser-i âliyyü’l âlinizdeki sarığı iş’âl eylemiştir.

Sarık tutuşur, hoca elini sarığına atar atmaz pencereden fırlatır: 

-Bre mel’un, “Sarığın tutuştu.” desene!

-Aman hocam, cahiller gibi, “yandı, tutuştu” denir mi?

“Sâni-i Zülcelâl, ism-i Hakîm’in muktezâsıyla, her şeyde en hafif sûreti, en kısa yolu, en kolay tarzı, en faydalı şekli ehemmiyetle takip ettiği gösteriyor ki, israf, abesiyet, faydasızlık, fıtratta yoktur. İsraf ise ism-i Hakîm’in zıddı olduğu gibi, iktisat onun lâzımıdır ve düstûr-ı esâsıdır.” Asâ-yı Mûsâ s.202

“İktisad” mevzû-u bahis olduğunda acaba “yazıda iktisad” aklımıza geliyor mu? Konuşmada iktisad da müstahsendir gerçi ama her kişinin harcı değildir. Hani ünlü hatipten bir konuşma talep etmişler, “Ne zaman müsâit olursunuz?” diye de sormuşlar. Demiş:

-Konuşmanın müddetine bağlı.

-Anlayamadık üstad?

-Beş on dakikalık bir konuşma istiyorsanız, iki üç hafta içinde hazırlamış olurum konuşmamı.

-Efendim kürsüye çıkmışken sizi beş on dakika sonra indirmek olur mu? Hiç olmazsa bir iki saatlik bir konferans dinlemek isteriz. Kaç ay sonrasına gün verebilirsiniz?

-İki saatlik bir konuşma istiyorsanız, hemen başlayabilirim.

Anlatım bozukluklarından ilk ele alacağımız husus, yazarken ism-i Hakîm’in lâzımı olan iktisâda riâyet etmemek, yâni gereksiz kelime kullanmaktır.

Tashihlerde de en çok karşılaştığımız ifâde kusuru, gereksiz kelime kullanılmasıdır.  

Çıkartıldığında mânâ kaybına yol açmayan kelimeler gereksizdir. Lüzumsuz kelime barındırmayan cümlelere “duru cümle” denir.  

*”Âhir zaman HAKKINDAKİ hadislerin hemen çoğu BENZETME, MİSAL VE teşbihli olduğu İÇİN …”

“Âhir zaman hadislerinin çoğu teşbihli olduğundan…” Cümleyi kısaltıp 12 kelimeyi 6’ya indirdik.

*”İnsan DEMEK, ilimle TERAKKİ EDEREK YÜKSELEN varlık DEMEKTİR.” 

“İnsan, ilimle yükselen varlıktır.” Cümledeki 8 kelimeyi 4’e indirdik.

Kısaltıp yarıya indirdiğimiz her iki cümlede mânâ kaybı oldu mu? Hayır. Duru cümle, yâni ism-i Hakîm’in muktezâsına uygun cümle işte böyle olur.

     

*”Başkan konuşma YAPTI.”

“Başkan konuştu.”

      

*”TAKRÎBEN, BUNDAN 45-50 sene kadar evvel…”

“45-50 sene evvel…”

     

*”…MENBAI bu topraklardan çıkıp ...”

“…bu topraklardan çıkıp ...

 

* “Çoğu şeylere hükmeden insanlar, her şeye hükmedeyim derken, elindeKİ OLANLARINI da kaybetmek durumunda kalır.”

“Çoğu şeylere hükmeden insanlar, her şeye hükmedeyim derken, elindekileri de kaybetmek durumunda kalır.”

 

* “Kálû belâ” DİYEREK Rabb’ine bir söz vermiştir.

1. “Kálû belâ”da Rabb’ine bir söz vermiştir. 

2.“Belâ” diyerek Rabb’ine bir söz vermiştir.

* “Özel sorunlarımızla İLGİLİ başınızı ağrıtmayayım.”

“Özel sorunlarımızla başınızı ağrıtmayayım.”

Gereksiz kelime kullanma mevzûuna devam edeceğiz.

★ 

Bu sefer final, mânâ, diksiyon ve anlatım kusurunun ancak bir nokta (.) hassâsiyetiyle izâle edilebildiği –şapkanın yeterli olmadığı- acip bir misalle:

“AKP, çeşitli kesimlerden seçtiği AKİL insanların, gruplar hâlinde 7 bölgede faaliyet göstermesini planlamış ve ilk   AKİL insanlar toplantısı 5 Nisan 2013’te Dolmabahçe Başbakanlık ofisinde yapılmıştı.”

Ne yâni, seçkin ÂKİLlerin toplantısı bu; Agop’un tavernasında yapılacak değil ya, Dolmabahçe’de yapılacak tabiî. Hem, sadece bağlantı yolları için 10 bin ağacın kesildiği Cumhurbaşkanlığı Sarayı yoktu ki o zaman!

Fakat nedense koca ülkede âkil(yiyici) ile âkıl(akıllı) arasındaki farkı fark edebilen spiker veya haberci de yoktu. Ekranlarda sabah akşam “âkil adamlar”dan bahsediliyor, gazeteler âlâ-yı vâlâ ile “âkil adamlar”ın haberini veriyordu.

Tevfik Fikret “Yiyin efendiler, yiyin; bu hân-ı iştihâ sizin;/ Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!” mısrâlarını ÂKİLler için söylemişti, ÂKILlar için değil.

Ne diyorduk? “Şapkadan geçin, şapka deyip geçmeyin!”

Okunma Sayısı: 1132
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İbrahim Ersoylu

    26.9.2024 12:03:26

    Nahit Hocamızı tebrik ederim. Umumda bütün Müslümanların, hususta Nur Talebelerin ve bilhassa gazetemiz yazarlarının mühteviyatındaki tavsiyeleri tatbik etmeleri lazım olan mürşid bir yazı.

  • A. AYDIN

    26.9.2024 04:14:19

    "ÂKIL" örneği güncel ve harika!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı