Acaba nasıl birkaç Müslümana daha asrın ve gelecek asırların reçeteleri olan Risale-i Nurları tanıtabiliriz koşuşturması içerisinde düşünüp durduğumuz zamanlardı.

Meselâ o dönemlerde bir gün, kardeşlerle istişare etmiş ve çocuklara Kur'ân öğretme kararını almıştık. Bu vazifeyi ifa etmek için öğretmen emeklisi Yusuf Civelek hocayla birlikte vazifelendirilmiştik. Biz Kur'ân elifbâ-sından başlayıp Kur'ân öğretecektik, sureleri ezberletecektik. Yusuf hocam ise çocuklara Risale-i Nur dersi verecekti. Tabiî dershane ortamında olabilecek çocuk oyun faaliyetleri ve çeşitli ikramlar da programa dahil edilmişti. "Bismillah" deyip faaliyete başlamıştık. Derken, çok geçmeden bir de bakmıştık ki ilgi çok artmış, sayı ellileri bulmuş, dershane dolmuştu, elhamdülillah. Bu şevkle çocukların babalarıyla da irtibat kurmaya başlamıştık. Bu kardeşleri de ders akşamlarına davet etmiştik, "Buyurun medresemize gelin, hem Kur'ân öğrenin, hem Risale-i Nur dersi dinleyelim" demiştik. Elhamdülillah bunun meyveleri de fevkalade güzel olmuştu.

Bir kardeşimizle olan ehemmiyetli bir hatıramızı da paylaşıp yazımızı bitirelim.

Faruk Savcı ismindeki bir kardeşimiz Kur'ân'ı güzelce öğrenmişti, Risale-i Nur derslerine de düzenli olarak devam edip gönülden aşina olmuştu. Bir ders arasında çay içerken hususî sohbet ediyorduk. Kendisine, "Nasıl, Risale dersleri inşaallah istifadeli oluyordur" demiştim. O da, "Olmaz mı? Benim âdeta dünyam değişti ağabey, elhamdülillah" diye cevap vermişti.  

Yine bir derste, bu kardeşimizin duruşu dikkatimi çekmişti. Değişik bir halet-i ruhiye içerisindeydi. Kendisiyle sohbet ederken, "Abi" dedi, "Dün gece çok etkilendiğim bir rüya gördüm. O gün tarikat ehli bir kardeşin evine taşındım. Bu kardeşimiz beni 'Bizim zikir meclisimiz oluyor' diye davet etti. Ben de, 'Abi, biz Risale-i Nur derslerine katılıyoruz, sağ ol' dedim, o da 'Tamam' dedi. O gece rüyamda yüksek bir tepeden Bediüzzaman göründü. İnsanlar mahşerî bir kalabalık şeklinde toplanmıştı. Ben, 'Vallahi bu Mehdî Aleyhisselam’dır, Mehdi Aleyhisselam’dır diye bağırıyordum. Ve uyandım." diye gördüğü rüyayı anlattı.

Bu güzel rüya onu ne kadar etkiledi bilemem ama, Faruk kardeşimiz o zamandan bu zamana aynı ihlâsla ve şevkle derslere devam ediyor. Hatırladıkça, "Bu nimetleri nasip ettin" diye Allah'a şükrediyor. "Nesillerimizi kıya-mete kadar iman Kur'ân hizmetine hizmetkâr eyle Yâ Rabbi," diye dua ederken, "Aynı duayı bütün kardeşlerimiz için de nasip et!" diyor. 

Biz de, "Peygamber Efendimiz’in (asm) riyasetinde Üstadımız ve Risale-i Nur'un ilk temel taşları olan abilerimizle, Cennetinde cemalini seyretmeyi de nasip eyle!" diye de dua ediyoruz. Âmin...